8. Bölüm : Utanıp kaçtı

602 77 23
                                    

"Şimdi yıldız çocuk sana yavşıyor, sen de ona yavşıyorsun, e siz evlenin o zaman!"

Gözlerimi devirdim. "Anlattıklarımdan çıkardığın şey tam olarak bu mu gerçekten?"

"Yani" dedi kelimeyi uzatarak. "Daha başka bir şey çıkmıyor."

Omuzlarımı silkerek umursamazca konuştum. "O zaman senin mantığına göre sizin evlenmeniz gerekiyor."

"Ne? Saçmalama!" Deyip tekmesini bana geçirmeye çalıştı. Başarısız olunca Chan'dan uzaklaşmaya çalıştı ama bunda da başarısız oldu çünkü Chan hyung onu sıkıca tutuyordu.

Chan hyung konuyu değiştirerek "Sen tam olarak nasıl hissediyorsun onun yanında?" Diye sordu.

"Kalbim deli gibi atmaya başlıyor, üstelik konuşurken düşünmeden hareket ediyorum. Eğer duygularım olsaydı kesinlikle bundan çok utanırdım."

"Belki utanıyorsundur." Anlamadığımı belli edebilecek şekilde ona baktığımda konuşmasını sürdürdü. "Söylediklerini bir daha düşün. Bu utanıp utanmadığını anlamamıza yardımcı olur."

Ona kafamı sallayıp odaklandım. Söylediklerim tek tek aklımda yankılanmaya başladı. Kalbim yine hızlanmaya başlarken kulaklarımın yanmasıyla gözlerimi sertçe açtım.

"Oha, Seungmin'in kulakları kızardı!" Felix'in bağırmasıyla hemen kulaklarımı kapattım. "Dalga geçersen seni öldürürüm."

Felix direkt dudaklarını sıkıca birlestirirken Chan "Gerçekten utandın yani ben yanlış görmüyorum. Hyunjin'in sende baya etkisi var demek oluyor bu." Dedi.

Kulaklarımın yanında bedenimin de yanmaya başladığını fark edince "Ben lavaboya gidiyorum!" Diye bağırdım ve koşturarak yanlarından uzaklaştım. Felix'in arkamdan bir şeyler dediğini duyabiliyordum ama duymazlıktan geldim.

Lavaboya girdiğimde ilk bir kaç saniye yerle bakıştım. Aniden başımı kaldırıp aynadaki yansımamla göz göze gelirken sessiz bir küfür kaçmıştı ağzımdan. Kulaklarımın yanı sıra yanaklarımda hafif pembeleşmişti. "İnanmıyorum, Hwang Hyunjin ne yapıyorsun bana sen?"

Yüzüme biraz su vurduktan sonra lavabodan çıkıp odama girdim. Kendimi direkt yatağa attığımda karşımdaki yıldızlar daha çok yanmama neden oldu. "Tanrım! Ne oluyor bana?"

Yüzümü bir kaç kere sıvazladıktan sonra yatağımdan geri kalktım. Cebimde titreyen telefon ile kendime gelerek telefonumu açtım.

"Efendim baba?"

"Nasılsın oğlum? Chan geldi değil mi?"

"İyiyim ve evet geldi. Sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Bir kaç güne dönmeyi planlıyorum. Sabah yüzünü görmeyince kötü hissediyorum..." Babamın bir şekilde beni anneme benzettiğini biliyordum. Sadece yüzümü de değil hal ve hareketlerimizi de benzetirdi. Fakat ben benzemediğimi düşünüyordum. Annem hayat dolu bir kadındı. İçten bir şekilde gülümser herkesin yüzünde gülücük açmasına sebep olurdu. Ben ise gerekmedikçe gülümsemezdim. Annem duygularını çok iyi yansıtırken, benim bir gram bile duygum yoktu. Tabi bu onun olduğu zamanda böyleydi.

Babamı mutlu edebilecek bir şey düşünürken aklıma gelen şeyi hemen yaptım. "Oh, duydun mu?"

"Neyi?"

"Annem sana öpücük yolladı ve güçlü olmanı söyledi sanırım."

Küçük bir kahkaha sesi duyuldu. "Sanırım ben başka bir şey duydum."

"Ne diyor?"

"Oğlum hep mutlu olsun diyor. Bol bol gülümsesin istiyor." Dediği şeyle yüzüm düşerken gülümsediğimi yeni fark ediyordum. O an kalbime bir ağırlık düştüğünü fark ettim. Tabi bir kaç saniye sürdü ve hemen kayboldu.

"Baba, Chan hyung çağırıyor. Sonra ararım ben seni tamam mı?"

"Peki o zaman görüşürüz."

Sesime neşeli bir ton ekleyip "Bay bay!" Dedim. Telefonu kapattıktan hemen sonra derin bir nefes aldım. Ne oluyordu bana böyle?

İçeriye geri dönmeye karar verdim ve ayağa kalktım. Mutfağa ilerlerken Chan hyung beni görmüş ve peşimden gelmişti. "Korkuyor musun?"

"Neyden?"

"Hissetmekten. Yavaş yavaş duyguların bedenine hücum ediyor. Bunu sana sormadan da anlayabilirdim zaten. Bazen fark etmeden gülümsüyorsun ve bir anda düşünceli birine de dönüyorsun. Anlamamak salaklık olurdu."

Bir bardağa su doldurduktan sonra konuşmaya başladım. "Sanırım, bilmiyorum. Bu şey o kadar yeni ki ne olduğunu ben de anlayamıyorum."

Yaslandığı tezgahın üstüne çıktı. Bu sırada ben de suyumu içtim. "Yeni şeyler korkutur. Çünkü yeni şeylerin ne getireceğini bilemeyiz. Beni ilk evlatlık aldıklarında çok korkmuştum. Ya sandıkları gibi biri çıkmazsam? Ailem o kötü karakterli insanlar gibi çıkarsa ne yapacağım? Bu sorular hep aklımda dönüyordu ama onlar sandığımın aksine bana sevecen yaklaştılar. Her zaman sevildim." Sevimli bir şekilde gülümseyip gamzelerini ortaya çıkardı.

"Yani demem o ki duyguların da elbette kötü yanları vardır ama onlar seni sen yapar. Bir insanın nasıl biri olduğunu..." Kafasını işaret etti. "Burası değil..." Kalbinin olduğu yeri işaret etti. "Burası belirler. Duygular da orayı şekillendiren şeydir. Eğer ondan kaçarsan kişiliğin belirsiz olur. Bu yüzden korkma ve ilerle. Hoş, korku da bir duygu ve onu da hissetmeye başlamışsın. Sanırım seni geriye çeken de bu."

Dedikelri kafamda birer birer yankılanırken üstümden bir yük kalkmış gibi olmuştum. "Sanırım ben... Rahatladım. Teşekkür ederim hyung. Tavsiyen her zaman..." Ben de onun gibi kalbimi işaret ettim. "Burada."

Kocaman gülümseyerek "Güzel." Diye mırıldandı.

Ortamda bir sessizlik oluştuğunda Felix'in yokluğunu yeni fark ettim. "Hyung, Felix nerede?"

Omuzlarını silkip tezgahtan indi. "Utanıp kaçtı."

"Neden?"

Sırıtarak bana bakarken her halinden mutluluğu belli oluyordu. "Evlenmemiz gerektiğini söyleyip onu öptüm."

"Oha, ne?"

~~~

Sonunda bölüm attım djdkkdk

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Sonunda bölüm attım djdkkdk

Gerçi buna bölüm bekleyen yok sanırım :(

Excitement °Hyunmin° ✓Where stories live. Discover now