29. Bölüm

3.1K 214 80
                                    


Medya; Lana Del Rey - Dark Paradise

Bu aralar Lana şarkılarına fena taktım 😿

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin

iyi okumalar ✨

---

Büyük tahta parçalarından yapılma iki kapının ardında, ülkenin asıl yöneticisinin odası bulunuyordu. Nesillerdir, tahta kim geçerse, sarayın en özel yerindeki bu büyük oda ona devredilirdi. Belki de oda kelimesi bu büyük alan için yanlış bir kelime olurdu. Birbirine bağlı dört odacıktan oluşuyordu. İlki, kraliyet üyesinin büyük yatağını bulunduran odaydı. Yatak büyük camların tam karşısına konumlandırsa da koyu kadife perdeler her zaman kapalı olurdu.

Yatağın hemen sağında büyük mermer bir şömine vardı. Duvarlarda atalarından kalma insanların portreleri bulunurdu ve zaman zaman değişirdi bu tabloların yeri. Yatağın ilerisinde ise, iki geniş koltuk ve odanın her bir köşesine konumlandırılmıştı büyük mumlar. Geniş yatağın dört tahta direğine bağlanmış koyu renk perdeler, fazla eski modaya aitti. Artık İngiltere'de kimse, evlenen kraliyet aile üyelerinin gerdek gecesinde yanlarında olmaya ihtiyaç duymuyordu. Kimse de böyle bir şeyi istemezdi zaten.

Yatak odasında üç ayrı kapı daha vardı. Bunlardan biri büyük banyoya gidiyorken, diğeri büyük giyinme dolabının, aynaların ve kraliyet ailesi üyelerine ait takıların olduğu giyinme odasına açılıyordu. Bir diğer oda ise, kral ya da kraliçenin çalışma odası olacak şekilde masa ve sandalyeyle doldurulmuştu. Ayrıca burada büyük bir kitaplık da vardı. Kütüphane yalnızca, kralların erişebileceği kitaplara sahipti. Buradaki perdeler asla çekilmezdi, güneş ışığını her zaman tam alırdı. Tüm bunlardan ayrı olan beşinci oda ise, yemek odası olarak sayılabilirdi. Uzun bir masa ve etrafına dizilmiş sandalyeler dışında, hiçbir şey yoktu.

Jungkook bu odaya babasının ölümünden neredeyse bir ay sonra gerçek anlamda taşınabilmişti. Onu kendi elleriyle öldürdüğü zamanları hatırlıyordu, yatmak üzere olduğu yatağa baktıkça. Oysa ki, öldürürken bir an bile tereddüt etmemişti. Sonuçta babası onu hiçbir zaman sevmemişti, kral Jeon en başından beri Alfa Jungkook'u sevmişti. Omegayı değil. Bu yüzden, bu oda asla onu iyi hissettirmiyordu. En azından alışıncaya dek. Bunun için odadaki eşyaları değiştirtmiş, yatağı başka bir renge boyatmış ve kraliyet rengi olan lacivert çarşafların rengini değiştirmişti. Artık, bordo çarşaflar seriliydi. Perdelerin de aynı renk olmasını istemişti. Kraliçe Jungkook, -aslında herkes ona Kral ya da majesteleri derdi, Taehyung dışında, kraliçeyi yalnızca o kullanırdı- yeni hak ettiği odasına tüm bunlar sayesinde birkaç ay içinde alışmayı başarmıştı.

Görevlerini layığıyla günün her saati yerine getiren, kapıda bekleyen beta ve alfa asker de aynı şekilde alışmışlardı. Gerçi, Alfa Prens Taehyung, ne zaman kendisine kötü kötü baksa, kendini köşeye sıkışmış hissederdi. Ama onun görevi yalnızca her daim Kral'ını korumaktı. Bir de, o odasındayken kapısında beklemek ve içeriden gelen tüm sesleri duymak zorunda kalmaktı. Tabii, bu görev listesinde hiçbir zaman yazmazdı.

Jungkook'un odasına alışmasının üzerinden neredeyse iki yıl geçmişti. Tıpkı kapı askerleri de neredeyse her gece ve sabah aynı seslere alıştığı gibi. Buna rağmen her defasında, onlar için farklı oluyordu tabii. O sabah, erken saatlerde ilk önce omeganın kıkırtısını duydular. İkilinin gözleri buluştuysa da, sessizce görevlerini yapmaya devam ettiler. Sonra, içeride birinin koştuğunu duyar duymaz alfa asker tedirginlikle elini kılıcına götürdü. Sonra içerideki alfanın sesi duyuldu, hem de ta kapının öteki tarafından. "Kaçabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun minik yaramaz!" Ama Almanca söylediği için, askerler anlamamıştı. "Gel ve yakala." Ancak bunu, kendi dillerinde rahatlıkla anladıklarında alfa olan, Kral'ın kışkırtıcı ve şehvetli sesiyle derin bir nefes aldı. Sonrasında, her zaman ezberledikleri aynı sesler başlamıştı.

My Old Man is a Thief » taekook Where stories live. Discover now