25. Bölüm

2.2K 206 37
                                    

Merhabalar, nasılsınız?
Hayat nasıl gidiyor?

iyi okumalar 💜

---

Sarayda bizden başka yemek servisleri için iki hizmetçi, altı tane de Jeongguk'un sadık muhafızları vardı. En üst kattaki odalardan ona ait olana geçtiğimizde, birkaç mumu kendisi yaktı. Geri kalanı için yöneldiğinde ise onu kolundan tutup kendime çekerek durdurmuştum. "Belki de, elbise işini sonraya bırakabiliriz."

Benimle beraber sırıttığını gördüğümde, loş ışıkta birer birer üstündeki kabanın düğmelerini çözmeye başladım. "Ah şu kokun, ilk defa almış kadar heyecanlandım." Onu üstünden attığımda sırada ipek gömleği vardı. Jungkook becerisizliğime sırıtarak bana yardım ederken, kendiminkilerini çıkarmanın iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Aceleci ellerimizle üstümüzdekilerden birer birer kurtulduğumuzda, ellerimiz birbirmizin vücutlarına sarıldı. Kendimizi çevresi direklerle çevrili yatakta bulduk. Jungkook, kollarım arasındayken onu okşuyordum, o da aynı şekilde bana dokunuyordu. Birbirimizi özlemle, uzun uzun öpüyorduk. Kokularımız birbirine karışıyordu.

Jungkook'un endişeleneceği hiçbir şey yoktu, çünkü öpüşmemizden itibaren o da fark etmişti ki, bir alfa kokusu hala onu cezbediyordu. Elimi, tereddütle de olsa bacak arasına indirdiğimde, parmağıma bulaşan ıslaklık ikimizin de sırıtmasına sebep olmuştu öpücüklerin arasında.

Jungkook, birden, öpücüklerini bırakıp vücudunu benimkine yapıştırırcasına sarıldı. Elleri hala vücudumda gezdirirken aniden sırtımda duraksadı. Tuttuğu yer biraz canımı acıttığından, elini oradan çekmesini acıyla tıslayarak söyledim ve birden yatakta doğruldu. Ağlamamasını umarak hemen ben de doğruldum. "B-bakabilir miyim?"

"Hayır, Jeongguk. Önemli değil. Geçti bile."

Genç omega yaşlarla dolu gözlerleriyle bana bakarken, onu reddedemeyeceğimi biliyordum. Yavaşça oturduğum yerde ona sırtımı döndüm. "Ne işe yarayacak ki görmen? Geçmişi hatırlamamıza gerek yok."

Yara olmayan kısımlara nazikçe dokundu, öptü. Bana arkadan tekrar sarılırken bu sefer dikkat ediyordu. Boynumun mühür kısmına öpücükler bırakıyordu. Dudağımı ısırdım. Konu hangi ara değişmişti yine? "Jackson'ı ben öldüreceğim. Sen babamı öldür."

Başımı hafifçe ona doğru yana çevirdim ve tamam dercesine gözlerimi kırptım. Dudaklarımız tekrar buluştuğunda, bana sarılan kollarından tutarak onu önüme, kucağıma çekmiştim. Gecenin sonuna kadar o pozisyonda kalmayacaktık.

Kucağımda bedenini yaramazca oynatırken büyük bir tutkuyla dudaklarımız öpüşmeye devam ediyordu. Bu sefer ilk kez onu altıma almak için fazla sabırsızdım. Ama benimle oynaması çok hoşuma gidiyordu. Boynumda dilini gezdiriyor ve sulu öpücüklerine dişlerini ekliyordu. "Sence evlenene kadar beklesek mi?" Sırıtarak sordu.

"Beklemek yok, artık." Elimi tutup onu okşamamı istediğini belirtircesine alt kısmına götürdü, ben de onu dinledim. Nasıl olsa biraz sonra benim dediklerim olacaktı. Dudaklarını, tam olarak aşağıya yöneltmeyi denemişti ki onu omuzlarından tutup yatağa serdiğim an, o andı. Onu yatırdığımda, hala yaramaz ve aynı zamanda utangaçtı, tıpkı eskisi gibi. Ellerim çıplak bacaklarının arasından en değerli bölgesine gitti. Ona dokunurken gözlerini sımsıkı kapatıyordu. Parmaklarım bu sefer bir ilki gerçekleştirirken, yeni şeyler keşfederken kendime şaşırıyordum. Çok heyecanlanmıştım. Bunu yaparken, Omegamın canını acıtmamaya özen gösteriyordum.

Jeongguk, başındaki yatak direklerinin birini elleriyle sıkıca sararken arada gözünü açıp bana bakıyor ve tekrar kapatıyordu. "Bence artık hazırım."

My Old Man is a Thief » taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin