*14.Bölüm: Pençelerin Arasında Kan Kırmızı Saçlar

1K 264 183
                                    

"Pençelerin Arasında Kan Kırmızı Saçlar"

The voice begins to call you while you hunger
A taste of destiny you're searching for
Awaken

⚔️

***

Koku

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Koku.

Ah, o koku. Annarithel ruhların bir kokusu olmadığını sanırdı ama burnunu sızlatan bu dünyevi olmayan kokunun ruhlardan geldiğine emindi. Zebanilerin olmayan ağızlarından sızan tatlı koku. Avlarına lanet bir sülük gibi yapışıyor ve tek bir kırıntı kalmaya kadar ruhları emiyor olmalıydılar. Şeytani yaratıkların midelerinden gelen koku genelde safrayla karışık kan kokusu olurdu ve bu onların kana susamışlıklarının, zayıf yönleri olduğunun bir göstergesiydi. Kan dökmek isteyen yaratıklar yalnızca ödülleri için saldırır, cüsselerini savunmasız bırakırdı ve en azından savaşmak için bir şans ortaya çıkardı. Ancak küçük kızın saniyeler içinde beyaza dönen cildini görmüştü Annarithel. Kolay olmayacaktı. Zebaniler hakkında en ufak bir bilgisi yoktu ve elindeki sözde özel kılıç onu koruyacak tek şeydi. Görünce anlayacaksın, demişti Rehber. Kalplerine kılıcı saplaması gerekecekti. Tabii, görebilecek kadar yaklaşabilirse.

Şu anda Zanosrit'te kardeşinin yanında olması gerekirken, lanet ruh emici yaratıklarla çarpışacaktı. Thallieos'ta ondan şanssız bir kişi bile olmadığına emindi. Hayatını kurtardığı için inatçı bunağa minnet bile duyamıyordu. Böyle bir borç için kurtarıldığını bilse, kanı tükenene kadar Morlaniar'a sürünmeyi yeğlerdi. Üstelik adi herif onunla resmen oynuyordu. Borcu zebanilerle yüzleştikten sonra kapanmayacaktı, dahası vardı. Boynundaki görünmez prangaların her an daha da sıkılaştığını hissediyordu. Ve sabrı tükenmek üzereydi.

Annarithel ormanın derinliklerine uzanan dar patikayı inerken son bir kez arkasına baktı. Evin kubbesini görebiliyordu ama Rehber görüş alanından çıkmıştı. Bunaktan medet ummuyordu tabii ama etrafında yaralarını iyileştirebilecek bir Şifacı olsa fena olmazdı. Zebaniler Edarnol'a her ne yaptılarsa, uzun iri gövdeli ağaçların yaprakları kıpırtısızdı. Dallara konmuş şarkılar söyleyen kuşlar yoktu. Her şey o kadar cansızdı ki, tek ses Kan Avcısı'nın patikada ilerlerken botlarıyla ezdiği çimlerden ve kuru topraktan geliyordu. Fazla kasvetliydi fazla karanlık.

  Nereye gittiğini bile bilmiyordu. Zebanilerin "gel Kan Avcısı bizi öldür" diye belirmeyeceği de aşikârdı ama durup beklemektense, tehlikenin üzerine yürümek daha iyiydi.

Annarithel'ın teni saç diplerine kadar karıncalandığında, midesine açlık hissi gibi bir sızı saplandı. Tatlı, dünyevi olmayan koku güçlendi. Tek elinde salınan kılıcı, iki eliyle kavradı ve iri bir çalılığın arasına girdi. Kendini Callidus gibi hissediyordu. Genelde Annarithel ağaç gövdelerine gizlenir, Callidus da çalıları tercih ederdi. Ama genelde, düşmanları ruh yiyen zebaniler olmazdı.

Kanın Şarkısı (Kanın Şarkısı Serisi 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin