Orman-16.Bölüm

435 27 3
                                    


Amcamla olan görüşmem bittikten sonra göle yaklaştım ve her zaman yaptığım şeyi yaptım. Düşünmek...

Hayattan soyutlanmamı sağlıyordu. Bu ortam buna oldukça el verişliydi. Taşlarla çevrilmiş,göle doğru eğik olan toprağa oturdum. Ne yapacağımı düşünüyordum. Luhan'la, Chanyeol'le,Krystal'le. 

Oldukça bunaltıcı bir durumun içindeydim.

Ama doğru kişiyi bulmuştum ve kendime sonunda itiraf edebilmiştim. Luhan'ı seviyordum, deli gibi. Bir insanı gördüğünüzde kalbinizin hızlanması, terlemeniz, aklınızın karışması, titremek... Ve dahası, hepsi aşkı işaret ediyordu. İşte Luhan'ı gördüğümde bunları hissediyordum. Onu elde etmek için her şeyi yapacaktım. Amcamla yaptığım anlaşmanın biraz eksikleri ya da düşünemediğim yerler olabilir ama başaracağıma inanıyordum. 

Her zaman ki gibi düşüncelerimi arkamdan gelen hıçkırık sesi bozmuştu. Arkamı döndüğümde göz yaşlarını silmeye çalışan bir Luhan'la karşılaştığımda hemen yanına koştum.  Benim koşmamla iki üç adım geriye gidip kırmızı gözlerini bana dikmişti. Kısık ve sinirli çıkan sesiyle konuşmaya başladı.

"Neden?"   Sesi o kadar fısıltı gibi çıkmıştı ki duymakta zorluk çekmiştim.

"N-ne?"  Kekelediğim için kendime lanetler okurken devam etmişti.

"Amcanla... Neden öyle bir şey yaptın?"   Neden bahsettiğini artık anlamıştım. Ama burada ona seni sevdiğim için yapıyorum diyemezdim. Bunun özel olmasını istiyorum.

"Luhan.. Ben sadece-"  Sözümü kesmişti.

"Benden mi hoşlanıyorsun?"  Dediği şey orada donmamı sağlamıştı. Aslında sinirlenmiştim. Ben ona bakmaya kıyamazken o açıkça her şeyi söylebiliyordu.

"H-hayır."

"Peki neden bunu yaptın?"  Artık devam edemezdim.

"Luhan... Ben zaten Krystal'le evlenecektim. Ama bunu bir şartla yapacağımı amcama söyledim. Sadece iki işi bir arada yapıp seninde benimde mutlu olmamızı istedim."   Yalan söylemiştim. Ama merak ediyordum tepkisini. Biliyorum belki benden soğurdu ama yapmak zorundaydım. Ona burada itiraf edemezdim.

"İyi. Teşekkürler."   Sesi ne sinirlenmişe, ne mutlu olmuşa benziyordu. Hala soğuktu.  Kırılmıştım böyle yapmasına. Ben onu buradan kaçırmak için plan yaparken... Ah cidden! Onu kendime aşık etmek kolay olmayacak!

***

"Kahvaltı hazır!"  

Kyungsoo'nun sesiyle hepimiz mutfakta, masanın etrafında oturmuştuk. Garip bir şekilde herkes sessizdi. Sadece kahvaltıya odaklanmıştık. Tamam Luhan ve ben tartışmış olabilirdik ama diğerleri hiçte yardımcı olmuyordu. 

Luhan tam çaprazımda otururken kalbimin hızlı çarpmasını engelleyemiyordum. Ve düşünün bu sessizlikte dört nala koşan bir kalp ve terleme. Ne kadar dayanabilirsiniz?

Bir süre sonra Kai ve Soo konuşurken ben sadece kahvaltımla ilgilenmeye karar vermiştim. Ama dayanamayıp kafamı kaldırdığımda dört tane göz üzerimdeydi. Tahmin edin kimler? 

Chanyeol ve Luhan. Kafamı eğip kahvaltı etmeye devam ettim. Ne kadar ironik bir durumdu. Eski sevgilim ve yeni hoşlandığım çocuk. Vay be...

***

Kahvaltı edip, tam karşımızda bulunan ormana yürüyüş yapmak için yola çıkmıştık. Kaisoo arkadan gelirken biz üçümüz önden gidiyorduk. Chanyeol Luhan'la konuşarak ona olan nefretimin büyümesine neden oluyordu. Tam dalmışken bir ses beni uyandırdı.

"Sehun sen neden konuşmuyorsun?" Chanyeol...

"A-a ben böyle iyiyim siz devam edin." Ardından sahte gülücük... Ne demessin. Çok iyiyim değil mi?

Ormanın içine tamamen girdiğimizde etrafımızda sadece ağaçlar vardı. Hava her zaman kapalıydı ama bugün aksine güneşli bir hava vardı. Güneşli olmasına rağmen üzerimizi kapatan ağaçlar güneşin yüzümüze vurmasına engelliyordu.  

Yavaş yavaş havayı içime çekerken ciğerlerimin tamamen temiz havyla dolduğunu hissediyordum. Sarhoş gibiydim, bu kadar temiz hava zararlıydı. Aynı Luhan'ın kokusu gibiydi sanki. Bağımlılık yapıyordu. 

En önde yürürken arkamda şakalaşan Chanyeol ve Luhan gerçekten sinirlerimi bozuyordu. Derin bir iç çekip yürümeye devam ederken, gözlerim arkamdan gelen çığlık sesiyle büyüdü.

Dönüp baktığımda yerde ayağını tutan ve ağlayan Luhan görmek... Nasıl söyliyim, canımı yakmıştı.

Chanyeol benden önce davranıp Luhan'ı kucaklarken içimdeki kıskançlık hissini yatıştırmaya çalışıyordum.

"Luhan iyi misin?"  Bunu hala nasıl sorduğuma inanamıyorum. Çocuk ayağını burktu lan! Nasıl iyi olsun?

"Karşıdan bakınca iyi gibi mi duruyorum?"  İşte beklenen cevap.

"B-ben özür dilerim." 

"Ah! Gerçekten. Artık yaptığın şeyler için özür dilemeyi bırak. Özür dilesen bile bir şey değişmeyecek nasıl olsa. Bu yüzden artık şunu yapma!."  Bu kadar sinirlenmesi saçmaydı. Ben sadece özür dilemiştim ve özür dilemek iyi bir şeydi.

"Tamam yeter Luhan ve Sehun. Evli çiftler gibi kavga ediyorsunuz!"   Aniden gelen öksürük krizi Chanyeol'ü güldürmüştü. Gerçekten evli çift gibi miydik? 

"Her neyse. Kai ve Kyungsoo siz gezmeye devam edin. Biz Luhan'ı eve götürürüz. Zaten çok uzaklaşmadık." 

Bazen şu Chanyeol'ü seviyorum ha.

Eve doğru yürürken Chanyeol çok yoruldum diyip Luhan'ı benim kucağıma vermişti.

Şuan Luhan boynuma tutunmuş, gelin tarzında kucağımdaydı. Artık heyecanımı siz düşünün. Hafifti ama çokta değil. Esen rüzgar saçlarını havalandırırken burnuma dolan çilek kokulu şampuan terlememe sebep oluyordu. 

***

Sonunda eve vardığımızda yukarı çıkıp Luhan'ı yatağına bıraktıktan sonra aşağı inip özel doktoru arayıp onu eve çağırdım. 

Chanyeol Luhan'ın yanındaydı. Tabi ki kıskanmadım ne saçmalıyorsun?

Doktor on dakika sonra eve ulaştı ve Luhan'ı kontrol etti. Ayağına krem sürüp sardığında her zaman ki gibi kıskanmıştım. Neden mi? Luhan'ın ayağına değen bir el... Başka sebebi olabilir mi?

"Teşekkürler Doktor Baekhyun!"   

"Önemli değil bay Sehun. Luhan en kısa sürede iyileşecek ama sizin ona birkaç gün hizmet etmeniz gerekecek." Diyip odadan Chanyeol ile birlikte çıkmıştı. 

Luhan kafasını cama doğru çevirmiş bana bakmıyordu bile. 

Tam konuşmaya girecekken, kapı sert bir şekilde kapandı ve tam tamına üç kez kilitlendi...

***

YOLUN SONUWhere stories live. Discover now