Kötü Zamanlar-3.Bölüm

840 49 5
                                    

[Flashback]


-'Gidiyoruz.'

-'Nereye baba?'

-'Güney Koreye.'

-'Ama neden?'

-'Sana kaç kere bana soru sormamanı söyledim ha?! Sus ve hazırlan. Bu evin büyüğü benim, verdiğim kararlara hiç bir şekilde karşı çıkamazsın!.'

-'T-tamam.'

Luhan gözünde ki yaşı umursamadan odasına çıktı. Neden hep kendisini buluyordu böyle şeyler. Tayland'a daha yeni alışmıştı ve yeni arkadaşlar edinmişti. Ama babası onu yine başka bir yere sürüklüyordu. Hayatı istemeden bir çamura bulanıyordu. Bu olayları yaşamak için nasıl bir günah işlemiştide bunlar başına geliyordu. Annesi ve babası yoktu. Manavi babası bir içki bağımlısıydı. Durumları çok kötüydü. Taşındığı heryerde yarı zamanlı bir kafede işe giriyordu. Zekiydi. Zeki olduğunun farkındaydı ama çalışamıyordu çünkü vakti kalmıyordu. 

Odasına geldiğinde kapıyı istemsiz bir şekilde çarptı. Korkuyordu babasından, onu yine dövmesinden. Sırtını odasında ki soğuk duvara yasladı ve yavaşca aşağı kaydı. Dizlerini kendine çekip dirseklerini diz kapaklarına yerleştirdi. Yüzünü ellerinin arasına koyup avazı çıktığı kadar sessizce ağladı. Penceresinden giren ay ışığının onu rahatsız edişini düşünerek. Belki Kore farklı olurdu. Normalde Çinliydi ama Koreli diye gözüküyordu. Korece ve Çince gibi birçok dil biliyordu. Hayali kendi ülkesine gidip çevirmenlik yapmaktı. Ama başaramayacaktı. Babası onu ordan oraya sürüklemeye devam ederse artık bırakacaktı. Savaşmayacaktı.

[Günümüz]

Çıkış zili çaldığında sıramdan yavaşca kalktım. Gün boyunca bir sürü arkadaş edinmiştim. Herkes birbiriyle tanışmıştı ve arkadaş olmuştu. Sehun hariç. O çocukta farklı şeyler vardı. Öğrenmek istemeyeğim şekilde farklılıklar. 

Proje ödevi ne olacaktı? Şimdi mi otoparka gitmeliydim? Ah. Bugün gerçekten kendime fazla soru soruyorum. Neden bu kadar heyecanlıyım ki? Bak yine soru sordum. 

Adımlarımı hızlandırarak otoparka vardım. Uzakta siyah modern bir arabanın yanında sigara içen biri vardı uzaktan Sehuna benziyordu. Oraya gidip o'mu diye bakmaktan hiç bir zarar gelmezdi. Yavaşca oraya yürüdüm. Yakınlaştığımda Sehun olduğunu kanıtlamış oldum. Ve sanki onu takmıyormuş gibi arabanın önünde durdum. Beni görünce omuzunu dikleştirdi ve sürücü koltuğunun tarafında ki kapıyı açtı. Bana bakıyordu bende yere. 

-'Aptal mısın? Niye orda bekliyorsun. Eğer benle çalışmak istemiyorsan hocaya söyleyebilirdin.'

-'Ah.. şey be--'

-'Seni dinleyecek vaktim yok ya arabaya bin ya da git.'

-'Tamam biniyorum.'

Bu kadar soğuk olmasını gerektirecek bir şey mi yapmıştım? Hızla arabaya bindim. O'da arabayı çalıştırdı. 

 Eve varana kadar hiçbir şey konuşmadık. Büyük kapılar ardında durdu araba. Ardından Sehun camı açtı ve kapıda ki görevliye eliyle bir işaret yaptı. Büyük kapılar aralanmıştı. Beyaz ve altından oluşan renkleriyle bir ev bize merhaba diyordu. Oldukça büyük ve gösterişliydi. Burada yaşıyor olamaz değil mi? Burda yaşasa o okula gitmezdi.

-'İnsen artık arabadan diyorum.'

-'Tamam bekle sonuçta yabancıyız. Sana hemen ısınmamı bekleme.'

-'Umarım ısınmazsın.'

-'Umarım.'

Aramızda  böyle saçma bir diyalog geçtikten sonra evin kendisi gibi olan kapılarına yöneldik. Kapı açıldığında içeriden gelen lavanta kokusu bedenimi kaplamıştı. Sehun içeri girdiğinde orada olan tüm yardımcılar (hizmetçiler) eğildi. Yaşlı bir adam Sehunun montunu aldı ve göz ucuyla beni süzdü. 

-'Efendim, bu beyefendi kim?'

-'Herhangi biri. Ödev için burda.'

Efendim? Herhangi biri? Ah.. bunlarda neyin nesiydi. Sehun, bir gün bunları dediğin için pişman olacaksın. Beni buna zorlama. Kendini benim peşimde koşarken bulacaksın Sehun! 

YOLUN SONUजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें