Ayrılık- 20.Bölüm

430 32 11
                                    

Bugün birinci ayımızdı. Ama Sehun her zaman ki gibi evde değil, şirketdeydi. Aslında şirkette olmasını fırsat bilip ona süpriz yapmaya hazırlanıyordum. Mükemmel olacaktı.

O şirketin sahibi olduğundan beri, ben artık işe gitmiyordum. Evde oturup Sehun'un gelmesini bekliyordum. Daha doğrusu evde yatıyorum desek daha iyi olur değil mi?

Akşam saat altıya gelirken, giydiğim yırtıkları olan siyah kot ve ince bir gömlekle hazırdım.

Sehun'un yanına şirkete gidecektim ve o unutsa bile bunu sorun etmeyecektim. Çünkü işlerinin yoğun olduğunu ve hangi günde olduğumuzu bile bilmediğini, biliyordum.

***

Şirketten bir kaç metre uzakta ki pastaneye girdim. Pastaneler beni çok iyi hissettiriyordu. Pasta kokuları, kurabiyeler, içecekler, cupcakekler... 

Gerçekten yeryüzünde bulunan bir cennet gibiydi.

Vakit kaybetmeden çilekli pasta ve çikolata kaplı çileklerimi aldığımda yüzümde aptal bir gülümseme vardı.

Aşık olduğum adamla birinci ayımızı doldurmuştuk. Ve bu bir ay hayatımda ki en güzel zamanlarımı geçirdiğim bir aydı.

***

Şirkete adımımı attığımda herkesin gözü yine üzerimdeydi. Sehun'la sevgili olduğumuzu biliyorlardı. Sehun beni kıskanarak herkese açıklamıştı. 

En üst kata yavaşca çıktığımda içimde anlatılamayacak bir his vardı.

Bu his... Korku?

***

Sekreterin olduğu yere geldiğimde, genç kızın gözleri açılmıştı. Aniden ayağa fırlayarak yanıma koştu ve önümde durdu.

"E-efendim, burada ne işiniz var?" Gözlerimi devirdim ve bir adım geriye gittim.

"Nasıl yani? Buraya gelirken birinden izin mi almam gerek?"  İçimden sürtük diye geçirmeden edemiyordum. Çünkü kaç kez önümde Sehun'a sarkmıştı.

"A-a.. Yanlış a-anladınız efendim. Ben sadece Bay Oh'un toplantıda olduğunu ve burada olmadığını söylemek istemiştim."

"Tamam. Ben odasında beklerim onu."   Yürümeye başladığımda arkamdan koştu ve kapının yanında durdu. Kollarını iki yana açarak konuştu.

"İ-içeride tadilat var. Fazlasıyla t-toz... Evet! Toz olduğu için nefes alamazsınız."

Şüphelenmeye başlamıştım. Acaba Sehun bana süpriz mi hazırlıyordu? Ay şuan heyecanlandım.

"Sehun bundan bana bahsetmedi. Kenara çekil yoksa bu gün senin son iş günün olur."

"E-efendim..."

Onu ittirerek kapının kolunu tuttum ve derin bir nefes aldım. Kapının kolunu yavaşca aşağı indirirken kendimi filmde gibi hissediyordum.

***


Luhan'ın içeri girmesiyle elinde ki pasta kutusunun düşmesi bir olmuştu. Ağzından küçük bir hıçkırık, gözlerinden minik bir yaş aktı.

Hıçkırık sesini duyan Chanyeol ve Sehun toparlanarak Luhan'a döndüler. 

Luhan ise donmuş bir şekilde onlara bakıyordu. Sehun önünde ne varsa iterek Luhan'ına koştu-ki artık Luhan'ı mıydı bilinemez.- Ellerini avuçlarının içine alarak tutmaya çalıştı. Luhan adımlarını geri çekti ve gözünde ki yaşları sildi. Kim bilir belki karşısında ezik durmak istemiyordur?

"Bırak! Bana sakın dokunma! Birini daha kaybettin Sehun... Ama bu sefer hiç dönmeyecek biri!"

Pasta kutusuna tekme atarak kapıya koştu, ve çıktı. Şirkette asansör bekleyecek vakti olmadığı için koşmaya başladı.

Demek böyleydi aşk acısı. Şimdiden bunu hissetmesi normal miydi? Yoksa kalbi çoktan Sehun'a bağlanmış mıydı?

***

Sehun, Luhan'ınpeşinden koşmadı. Koşamadı. Ne söyleyecekti ki? "Açıklayabilirm." Ya da daha da klışe olan    "Yanlış anladın." Neresini yanlış anlayacaktı ki? Gözleriyle görmüştü...

Sehun yavaşca Luhan'ın tekmelediği kutuya yaklaştı, eğilip onu aldı ve açtı. Karşısında gördüğü şeyle gözleri doldu.

Dağılmış bir pasta... Ama üzerinde Sehun ve Luhan'ın resmi olması, Sehun'a daha da kötü bir hale getirdi.

Yanına iliştirilmiş bir kart vardı. Aldı elinde, kalbi sızlayarak.

"Hunnie! Seni seviyorum. Birinci ayımız kutlu olsun. Bana sarılmaya devam edeceksin değil mi? Çünkü sen bana sarılmayınca sağ tarafım boş kalıyor. Neden mi sağ? Çünkü sen bana sarılınca kalbin benim sağ tarafıma denk geliyor! Odun anla yani bunu!

-Sonsuza dek HunHan!"

Sehun, Hunhan yazısını görünce, göz yaşlarından dolayı ıslanmış olan dudağıyla buruk bir şekilde gülümsedi.

[Flashback]

"HUNNİE!!!"

Sehun mutfaktan gelen sesle koşarak sevdiceğinin yanına gitmişti.

"Luhan? B-bir şey mi oldu? A-ambulans çağırıyım mı?" 

Uzun olan nefes nefese sorduğunda, geyik gülümsedi ve Hunnie'sine sarıldı.

"Ah! şapşal! Sadece..."

"Sadece ne?"

"Bizimde çift ismimiz olsun istiyorum."

"Oh... Buluruz o zaman."

"Hadi bulsana şapşal!"

"Hm... SeLu?"

"Niye Se önde?"

*Yarım saat sonra*

"HunHan!"

"Yah! Hun neden önde diyorum ya? Banane HanHun olsun!" 

Saatlerce, hatta günlerce tartışmanın sonucunda HunHan'a karar vermişlerdi.

[Flashback End]

Sehun arkasında duran Chanyeol'e baktı. Alakası yokmuş gibi gözüküyordu, telefondan başını kaldırmıyordu. Belki de Chanyeol'e aşık olmakla yanlış yapmıştı.

Belki de Luhan'ı parmağında oynattığı için çok pişman olacaktı.

***

"Kokun gitti, sesin gitti, sana ait her şey gitti ; içim gitti, canım gitti. Söz veriyorum Luhan artık seni kırmayacağım. Artık... Özgürsün."

"Çok sevdim Sehun. Öyle böyle değil. Sanki kalbime değdi parmak uçların. Senin kahkahanın hayatım boyunca duyduğum en güzel ses olduğunu anladım."

"Benim gideceğimi bile bile sevdin beni Luhan... Güneş, Ay'a  aşık olamaz..."

"Eğer Güneş'in ışığı sönmüşse olur Sehun."

"Luhan..."

"Bana ilk aşık olan sendin. Bana açılan sendin Sehun. Ne ara böyle olduk?"

"Özür dilerim Luhan..."

***

Önemli Not!

Arkadaşlar okunma sayısı için çok teşekkürler. Ama yorum neden yok? Gerçekten yorum yapmaya çalışın. Görüşlerinizi öğrenmem gerek.

Bu arada final yapmalı mıyım? Lütfen yazın! Bir-iki kişi bile olsa yeter bana...

Teşekkürler.

YOLUN SONUTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon