24/Bağlar

853 67 2
                                    

Peter Pettigrew önünde durmaya cesaret edemediği insan topluluğuna karşı döndüğünde Karanlık Lord'un neredeyse tüm müritlerini karşısında görmeyi hazmetmeye çalışıyordu.

Bu kadar kara büyücünün sıradan bir okul öğrencileri ile çarpışmak için can atması ona bile bir noktada saçma geliyordu.

O an okul anıları gözü önünde sıralanmaya başlayan Pettigrew tüm karamsarlığa ters olarak ufak bir sırıtışla yeri izliyordu.

İlk bindikleri kompartımandan animagus oluşlarına ve oradan Harry'nin doğumuna ve sonunda ihanetine kadar uzanan bir anı silsilesiyle sarsılan Peter korkutucu sesi ile Lord'un sözlerine döndü.

"Kılkuyruk duygusallaşmak için ne hoş bir günü seçmişsin."

Bellatrix Lestrange Lord'unun lafına kahlaha atarken Lord konuşmasına devam etti.

"İhanetinden sonra çoğu kişinin zihninde ne gördüm biliyor musun?"

Peter'ın etrafında her zamanki gibi dolaştığında artık zihnini kapamanın verdiği rahatlık ve yılların alışmışlığını taşıyordu.

"Bu nasıl Gryffindor'lu?"

Peter ona hayretle baktığında bu sadece Lord'a alaylı bir gülücük vermişti.

"Görüyorsun ki binaların hep baskın özellikleri olmuştur.Yiğit bir Gryffindor'ludan ise senin gibi bir hain beklenmezdi elbette.Ancak Seçmen Şapka esprili bir objedir."

Sonrasında eliyle Peter'ın omzuna dokunduktan sonra kulağına eğildi:

"Sende belki herkesin görmeyi beklediği türden cesaret yoktu ancak herkes arkadaşlarına ihanet etme cesaretini de gösteremez Kılkuyruk."

Ve yanından uzun siyah elbisesi ile hızla uzaklaştı.Bellatrix ona göz kırparak Lord'unun arkasından dans ederek gidiyordu.

O sırada tüm olanları izleyen Severus Snape huysuzca yerinde kıprandı.Tüm duyabildiği tüm bu aşağılık insanların okula saldırmak için dört gözle bekleyişiydi.

"O bizim kuzenimiz Rabastan."

"İşaretini görmesem neredeyse öldüreceğim bir kuzen Rodolphus."

Rodolphus ve Rabastan kardeşlerin Andrea hakkında tartıştığını anlamak hiçte güç değildi Severus için.

"Hey Rosier şu ortak kuzenimiz hakkında bir şeyler söylemeye ne dersin?"

Evan Rosier uzun yıllardır Orta Doğu'da olmanın getirisi ile yalnızca bugün olduğu gibi büyük olaylarda İngiltere'ye teşvik etmişti.

"Bilmiyorum beraber büyüdük sayılır ancak Rosier'lar işlerinde temiz ilerler."

"Bu ne demek şimdi?"

"Kafanı ona yorma diyorum o kafasında milyonlarca tilkiyle seni bile cebinden çıkartır."

Sonrasında hızla Barty Jr. Crouch'un yanına giderek bir konu hakkında konuşmaya başladı.

"Biliyor musun Rabastan sanırım anlaşmada en zorlandığım akraba ailesi cidden Rosier'lar."

"Ah en azından Hogwarts'ta onunlaydın.Birde hiç bilmemeyi dene."

Andrea pek anlatmasa da Severus biliyordu ki tüm bu ritüel olaylarından dolayı Baba Rosier tüm aileyi oldukça hayattan soyutlamıştı.

Ancak kendi kardeşinin çocuğu olaması ve Andrea'nın Türkiye aracılığı ile yıllarca iletişimde kaldığı Evan'la pek bir sorun yaramamıştı.

İkisinin oldukça ülkenin konumu ve aile geçmişleri hakkında tartıştığına şahit olmuştu Severus bu da az da olsa aralarında bir bağ oluştuğunu bile gösterirdi.

Tüm ölüm yiyenler alacakları talimatları beklerken o sırada okulda ise işler aynı hızla devam ediyordu.

"Sence hazırlar mı?"

"Kimsenin herhangi bir savaşa asla tamamen hazır olduğunu söyleyemezsin."

Andrea Remus'tam basit bir evet ve ya hayır beklediğinden gözlerini devirdi.

"Yani değiller?"

"Hayır hızlı öğreniyorlar.Eminim kendilerini koruyacaklardır."

Andrea bu defa solunda kalan Sirius'a döndüğünde artık pekte solunda kalmadığını gördü.

Harry ile konuştuklarını görmesiyle bazen sevdiği adamı paylaşmaktan şikayet edecekmiş gibi hissediyordu Andrea ancak bu en fazla üç saniye sürüyordu.

"Öğrencilerin dikkatine yemeklerinizin ardından savunma ve saldırı dersleriniz devam edecektir.Lütfen durumun ciddiyetini ve önemini asla unutmayın."

Profesör Mcgonagall seslenmesinin ardından diğer birkaç profesörle  beraber salondan çıktılar.

Tüm olayların ortasında aylardır evde olan Nymphadora Lupin'de oğlu Teddy ile büyük bir merak ve pişmanlıkla evde oturuyordu.

"Tatlım iyi olduklarına eminim.Remus'tan gelen patronusunu hatırlıyorsun değil mi?"

"Evet ama yaklaşık bir hafta önceydi.Benimde orada olmam lazım."

Andromeda Tonks kızının ne hissettiğini birinci gözden hissediyordu elbette.Kendi eşide evden uzaktaydı ve o da büyük bir korku içerisindeydi.Ancak torunu ve kızı için dik durması gerekiyordu.

"Gitmeliyim."

Andromeda bir defa daha sesli nefes verdiğinde asasını sallayarak bitki çayını eline getirdi.

"Draco artık kendine gelir misin?Desteğine ihtiyaç duyan bir sevgilin ve seçtiğin bir taraf var.Sana bu planı anlattığımda hiçte böyle tepki vermemiştin."

Draco Malfoy teyzesi gibi gördüğü kadından gözlerini kaçırırken ailesine karşı gelmenin ağırlığını hissediyordu.

"Bak anlıyorum yaşadıkların kolay değil ama bu okul sınırları içerisinde gördüğün kim varsa onlar içinde hiçbir şey kolay değil."

"Hey Andrea."

Sirius Black konuşmaya kulak misafiri olduğunda Draco'dan ne kadar hazmetmese bile onun güncel konumundan dolayı neler hissettiğini anlayabilecek tek insandı.

Andrea ikisini baş başa bıraktığında Sirius histerik bir gülüş çıkardı ağızından.

"Evden ilk kaçtığımda aynen böyle kaldırımda oturuyordum Malfoy."

Draco onun aileden atılış hikayesini milyon kez duymuştu teyzesi Bellatrix'ten ama kaçışını dinlememişti.

"Gidebilecek bir yerim olduğunu ilk başta düşünmemiştim.Neredeyse 16 yaşında yalnızca bir bavulla hiçliğin ortasında gibi hissettim.Ancak beni ayakta tutan şey dostlarım oldu.Potter'lar beni her zaman aileden biri gibi hissetti.Ve bu his bizim gibi safkan ailelerde pek rastlanmaz bildiğin üzere."

Draco yine içinden onayladı onu.Babası ve annesi ile olan tüm anıları genel olarak akşam yemekleri ve okul hakkında ona sordukları sorulardı neticede.

"Ne yaparlarsa yapsınlar onlar senin ailen ve her daim aranda bir bağ olacak ancak bazen sevdiklerinin inandığı şeyler doğrularla paralel ilerlemez.Sence biz burada ne yapıyoruz?17 yıl önce ne yapıyorduk?Ya da şunu sorayım sen Harry'den ve ya Hermione'dan üstün müsün?Ya da tüm o ölüm yiyenler öyle mi sence?"

Draco ne demek istediğini çok iyi biliyordu.Ailesinin doğruları ne yazıkki doğru olmaktan çok uzaktı.Sevdiği çocuk melezdi.Artık arkadaşı diyebileceği Hermione bir muggle doğumluydu.Ve sırf safkan diye eski arkadaşları gibi hiçbir vasfı olmayan insanlar onlarda üstün görülemezdi.

"Sağol Sirius."

Sirius kolunu omuzuna atarak onu sarılma ile sarstığında Draco uzun zaman sonra gülümsemişti.

İkili beraber koridordan bahçeye ilerlerken karşılarına çıkan Aberforth Dumbledore ile duraksadılar.

"Merhaba çifte kumrular hoş yürüyüşünüzü bölmek istemem ama kapımıza dayanmak üzere gelen bir ölüm yiyen ordusu var."

İHDAS/çapulcularWhere stories live. Discover now