27/Nefes

789 74 8
                                    

Ölüm yiyenler hızla okulu terk ettiğinde geride ceset dolu yerler ve acı dolu kimseler bırakmışlardı.

Her dakika başka bir noktadan acı bir çığlık geldiğinde Harry Alin'in dediklerini hatırlamaya çalışarak üzerindeki sorumluluk hissinden sıyrılmaya çalışıyordu.

Büyük Salon'a girdiğinde turuncu saçların hakim sürdüğü noktaya Harry büyük bir korkuyla yaklaşmaya çalıştı.

Ancak adımlarının izlediği yolda ulaşmak istemediği gerçek sevgilisinin kucağına serilmiş duruyordu.

Nymphadora Lupin kanlar vücudundan aşağı süzülürken belki de geride bırakacağı onca şeyin acısıyla savaşını sürdürüyordu.

Ancak onun acısına eklenen kesilmiş bir nefes daha vardı.Ginny Weasley çilli yüzüne kanla yapışmış saçlarıyla ağabeyi Fred'in yanında yatıyordu.Kendinden bir nebze daha şanslı olan Fred son anda kurtulduğu affedilmez lanetten dolayı kan kaybıyla boğuşuyordu.

Ancak asıl acı gerçeği vuranlar Büyük Salon'a yeni adımlamış olan Remus Lupin ve Andrea Rosier'dan başkası değildi.

İki yeğeni berbat bir şekilde karşısında dururken Andrea hâline lanet etti.Ancak Lupin ondan önce davranarak eşini kucakladı ve son aylarda tecrübesinde bulunduğu şifa büyülerini uyguladı.

Andrea ise tutunduğu kollarda sadece olanları izleyebiliyordu.

"Ölüyor."

"Andrea kendine gel Remus onu iyileştirecek."

Sirius Black zamanında veremediği tü desteklerin acısını çıkarırcasına sevdiği kadını sakinleştirmek için çaba gösteriyordu.

Andrea adımlarını Draco'ya çevirmek istese bile o şu an Harry ile birbirine destek çıkmaya çalışıyordu.

Weasley'ler ise bir evlatlarını kaybetmiş bir diğerini de kaybetme korkusuyla başa çıkmaya çalışıyordu.

Andrea yine en iyi bildiği şeyi yapmayı seçti ve  kendini sakinleştirmeyi hedefleyerek adımlarını son kez kapıya çevirdiğinde kendine eşlik eden adımlara izin vermekten başka bir seçeneği yoktu.

Merakla gittiği yeri izleyen Sirius kendini havadar bir yerde bulduğunda nefes almak için Hogwarts'ta buradan daha iyi bir yer bilmediğini hatırladı.

"Zamanında öğrencilerin kimisinin dertlerinden kaçmak kiminin gizli buluşmalar yapmak kimininse cidden ne işi olduğunu anlamadığım işlere sahiplik yapan bu yer şimdilerde müdürünün katline ve iki yetişkinin nostaljik dramasına ev sahipliği yapıyor."

Sirius Andrea'dan gelen ani analize ironik bir şekilde güldüğünde yanına oturmuştu bile.

"Astronomi Kulesi'nin her zaman çekici bir yanı olduğu doğrudur.Ama kim daha çekici biliyor musun?"

Andrea anlamaz bakışlarını Sirius'a çevirdiğinde Sirius kafasını uzatarak kendisini işaret etmişti.

"Cidden mi iğrençti."

"O zaman neden gülüyorsun?"

Andrea o ana kadar uzun bir süre güleceğini düşünmezdi.Ancak öyle olmamıştı.Bunca zaman hasret sürdüğü kişi ilk gün olduğu kadar eğlenceli ve minnet duyulacak biriydi.

"Hey Sirius arkadaş kalmaya ne dersin?"

"Arkadaş mı?"

Andrea kafasını salladığında Sirius kafasını çarpmış olmasını ummuştu.

Sonrasında ayaklanan Andrea bir sağa bir sola adımlayıp tam karşısında durduğunda:

"Yakışıklı duruyor muyum?"

"Seni küçük-"

Andrea merdiven etrafında döndüğünde Sirius'la karşı karşıya geldiler.

"Bir an kafana Hogwarts duvarlarının taşlarından birinin düştüğünü sandım."

"Onu mu tercih ederdin?"

"Aslına bakarsan ateş başında yaşanan bir şeyin tekrarını tercih ederdim."

Andrea ona göz devirdiğinde yanına gelerek ellerini tutmasıyla söze başladı.

"Birkaç dakikalığına da olsa bana sanki okul yıllarınızdaymış kadar rahat ve eğlenceli bir vakit sağladığın için teşekkür ederim.Ancak aşağıda travma geçiren ve acı çeken dostlarımız ve çocuklar varken-"

"Bizim burada hiçbir şey olmamışcasına eğlenmemiz doğru değil.Haklısın ama her şey bittiğinde bu dakikalar yıllara dönüşecek ve bizimle birlikte Harry ve Draco da akıl almaz anılara sahip olacaklar.Sahi çocuklarına ismimi verirler değil mi?"

Andrea gülüp göz devirdiğinde ikili harabe olmuş okul koridorlarını aşarak gerçekliğe geri döndüler.

Andrea savaş sırasında hayatını kaybetmiş olan eski dostlarının bedenleriyle de olsa son kez vedalaşırken Sirius'ta Remus'un yanına gitmişti.

Profesör Mcgonagall öğrencilerin cansız bedenlerine karşı duyduğu acı ve üzüntüyü en aza indirmeye çalışarak öğrencilerinin acısını tazelemek ve bilhassa umutlarını kaybetmemelerini istiyordu.

"Sorun değil Minerva hepimiz kötüyüz."

Bayan Pomfrey itiraf edemese de bastırdığı duyguları böyle bir savaş durumunda gizlenmesi gereken son şeymiş gibi görüyordu.

Yavaşça ellerine uzandığı Profesör Mcgonagall ise ölen eşi ve böcürt saldırısında kaybettiği bebeğinin ardından bu tür duygulara oldukça kapalı bir hâle bürünmüştü.

Ancak şu an onun da herkes kadar sevgi dolu kollarda acısını paylaşmaya ihtiyacı vardı.

Tıpkı o an tılsım sınıfının yanında yere çökmüş bir biçimde öylece yeri izleyen Harry ve Draco gibi.

"Yılandan kurtulamadık."

"Sorun değil."

Sessizlik tekrar hakim olduğunda Draco bu durumu bozmak için kafasında binbir çeşit şey kuruyordu ancak hiçbiri bir cümle hâlinde ağzından çıkmayı başaramamıştı.

"Potter!"

"Potter!"

Kupa Salonu'nun yanından gelen sese dönen Harry karşısında gördüğü Severus Snape'le asasını havalandırdı.

"Sadece bu şişeyi al ve Dumbledore'un odasındaki düşünseline git."

Harry Draco'ya döndüğünde onay verici bakışlar bekliyordu.Ve almıştı da.

Aldığı şişeyle gittiği odada tereddütsüz daldığı anılarda yaşadığı şokla irkildi.

Ailesi,annesi ile Severus Snape ve elbette Dumbledore'un tüm planladıklarını öğrenmişti.

Ancak bildiği şey geriye kalan tek şey Nagini değildi.Ve bunu yalnızca kendi bilmeliydi.

İHDAS/çapulcularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin