十一 / margarita, kedi ve geçmeyen yara izleri

516 70 225
                                    



Kasım, 2020


SEUL, GÜNEY KORE


ólafur arnalds, jfdr - back to the sky




Kendilerini, onlara zarar veren hatıralarından koruyabilen insanlara hep imrenmişimdir. Zihnimin arka planında sürekli varlığını hissettiren o acı verici görüntüler ve hisler, asla kabuk bağlamayan bir yara gibiydi. Unuttuğumu sandığım anlarda alakasız olaylarla bağlantılı olarak zihnimde canlanıyor, o gün kalbim nasıl çarptıysa aynı şekilde çarpıyor, nefes alış verişim sıklaşıyor ve tenime buz gibi yakıcı yağmur damlaları damlıyordu.

O an, gözlerimin içine bakarak beni dinleyen bu genç adamdan bakışlarımı kaçırarak cevabını beklediği soruyu yanıtsız bıraktım. Az önce kırdığım potun büyüklüğünü düşünmek bile delirtiyordu beni. Ne akla hizmet söylemiştim bunu? Neden zihnimi kontrol edemiyordum? Elimde sıkıca tuttuğum kahve bardağını sıkıştırıp içindeki hala sıcaklığını koruyan sıvının tenime döküldüğünü hissedip acıyla bardağı yere atana kadar girdiğim transtan çıkamamıştım. Taehyung şaşkınlıkla elime bakıp cebinden çıkardığı mendiliyle silerken, "İyi misin?" diye yokluyordu. Kibarca onu durdurup elini ittiğimde gözlerini kaçırdı ve hiçbir şey söylemeden başını salladı. Sonrasında, "Ben burayı temizlerim, sen de bu suyu eline dök ki acısı hafiflesin." Elimi kavuracak kadar sıcak olmaması şükredilesiydi. Bir de elimi düşünemezdim. Uzattığı suyu alıp elimi temizledikten sonra arkama yaslanıp gözlerimi kapadım ve doktorumun tavsiye ettiği nefes egzersizini yapmaya çalıştım. Ne zaman böyle hissetsem iyi gelirdi. Şimdi de işe yaramalıydı...

O esnada ayak bileğimde yumuşacık bir hisle aşağıya baktığımda minicik turuncu kedinin miyavlayarak bacaklarıma sürtündüğünü gördüm. Gülümseyerek onu yerden kaldırıp kucağıma aldığımda Taehyung da banka dökülen kahveyi çoktan silmiş, yerdeki çöpü de atmış oturduğum yere doğru geliyordu. Yanımdan gittiğini bile fark etmemem ne tuhaftı. Bugün gerçekten kendimde değildim.

"İstersen sen arabaya geç, ben de eczaneden- AH O KUCAĞINDAKİ NE?"

Cümlesini tamamlayamadan kucağımdaki kediyi görür görmez korkuyla sıçramıştı. Ben şaşkınlıkla kediyi tutup, "Taehyung-shi, yoksa kedilerden mi korkuyorsun?" diye gülümseyerek sormuştum ama o kaşları çatılmış, tek eli ensesinde benden uzak duruyordu.

"E-evet, yani hayır." Endişeli ve gergin olduğu her halinden belliydi ve bu korkusuz görüntüsünün altında küçük korkuları olan adam bana tatlı görünmüştü. "Onu ben yokken sevebilir misin? Imm, ya da ben biraz uzakta dursam sorun olur mu senin için?"

"Yoo, hayır hayır. Sorun değil. Korumamın minik kedilerden korktuğunu bilmiyordum." İnsanların fobileriyle alay eden birisi değildim ama o an nedense ona takılasım gelmişti. Taehyung da zorlayarak gülümsetti kendini ama hala çok gergindi.

"Korktuğumdan değil, eee benim alerjim var da tüye."

İnanıyormuş gibi başımı salladım ama kendimi gülmekten alıkoyamıyordum. "Sana zahmet olmazsa şuradaki marketten kedi maması alabilir misin? Karnı çok aç gibi, doyurup öyle gidelim en azından." Sonra onu koruyacağımdan emin olması adına, "Yanına yaklaşmayacağım söz, paketi şuraya atarsın." Ayaklarımın dibini gösterdim. Taehyung markete gidip beş dakika sonra elinde siyah bir poşetle geri döndü. Ben de bu süreçte yumuşacık tüyleri olan bu kediyi sevdim ve o beş dakikalık süre bile bana terapi gibi gelmişti. Acaba Taehyung neden kedilerden korkuyordu? Bunu ona sormalı mıydım? Fakat bu düşünce aklıma gelir gelmez kendi yarım bıraktığım, ona cevaplayamadığım soruları hatırladım. Belki kedi fobisi de onun derin hatıralarından kaynaklanıyordu ve ben yüzsüzce kendimin cevaplayamadığı soruları ona soramazdım.

diphylleia grayi | kthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin