十七 / adını koyamadığın bir duygu, aşk?

487 61 165
                                    

Kasım, 2020



SEUL, GÜNEY KORE




polarrana - sunny dust


Yirmi üç yaşıma ilk öpücüğümle girmek, asla tahmin edebileceğim bir şey değildi. Sonbaharın ilik kurutan soğuğuna rağmen, içimde dev bir yangın vardı. Parmak uçlarımda batışan kıvılcımlar, yumduğum ellerimin içerisinde ona tutunmak için çırpınırken, şimşek hızıyla ayırmıştı dudaklarını. Belki de on saniye bile sürmeyen o kısacık zaman dilimi, zihnimde yüzyıl sürmüştü sanki. Zamanda genişlemeye inandığım andı bu.

Tüm şaşkınlığımla ona bakarken, Taehyung'un yüzünde tedirgin bir ifade vardı. Gözlerini itinayla benden kaçırırken, kendime gelebilmek adına tırnaklarımı elime batırdım.

Sokak lambasının gölge düşürdüğü kirpikleri gözlerinin hızlı hareketlerine uyum sağlarken, tek eliyle saçlarını tarayıp kekeleyerek, "Çok soğuk oldu, eve geçelim istersen." dedi. Ne diyeceğimi şaşırmış halde güçlükle yutkunup belli belirsiz başımı salladım. En az onun kadar gergin ve utanmıştım ama yine de bu beklenmedik öpücük, yüreğimde çoktan filizlenen çiçekleri sulamıştı.

Arabaya biner binmez ısıtıcıyı ve radyoyu açtı. Benimle konuşmaktan kaçtığı, az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmaya çalıştığı öylesine barizdi ki, onun bu kaçışı elimde olan son cesaret kırıntılarını da yok etmişti. Şarkı yerine bir haber kanalı buldu ve spiker çevreyolunda gerçekleşen bir tır ve iki aracın çarpıştığı büyük bir kazadan bahsederken, tek kelime etmeden arabayı sürdü. Kaçamak bakışlarımdan yakaladığım karelerde yanakları, burnu ve kulakları kızarmış, gözleri soğuktan buğulanmıştı. Gözlerim dudaklarına takıldığında bakışlarımı yakaladı ve kalp atışlarım bileklerimde ve boynumda hissedeceğim kadar hızlandı.

Sonunda eve geldiğimizde ondan ayrılmadan önce son kez döndüm ve bir ihtimal o konudan bahsetmesini bekledim ama sustu. "Yarın dersim öğleden sonra. Sabahtan gelmene gerek yok."

"Tamam." dedi yalnızca. Gözleri sonunda yüzüme çıkabildiğinde dudakları aralandı ama sonra hemen vazgeçmiş gibi alt dudağını dişleyip derin bir soluk verdi. "Üşütmeden içeri geç."

"Bu gece arabayı al." dedim karşılık olarak. "Taksiyi bekleme."

Her zaman yaptığının aksine bu defa karşı çıkmamıştı. Belki de benimle daha fazla konuşmak zorunda kalmak istemediğindendi, bilmiyordum. Ancak eve doğru birkaç adım atar atmaz soluklarım hızlandı ve arabanın kapısını açtığında, "Taehyung!" diye seslendim. Açık kapıyı tutarken, kaşlarını kaldırarak baktı bana. Söylemek, sormak istediğim çok fazla şey vardı. Ama en önemlisi, o öpücüğün nedeniydi. Benden hoşlanıyor muydu? Hoşlanmıyorsa neden böyle bir şey yapmıştı? Merak, tüm hücrelerimde pompalanan tek duyguydu. Ancak ağzımdan çıkan tek şey, "Dikkatli git." oldu.

Arabanın farları gözden kaybolana kadar zihnimdeki ses sürekli bana aptal olduğumu söylemişti.


Sabahki soğuk duş faciasının ardından tekrar bir banyo seansı istemediğim için küvete doldurduğum suya saçlarımı bırakıp, sırtımı da küvetin mermerine yaslamış öylece oturuyordum. Gözlerim, iki tane minik ışıkla aydınlanmış beyaz tavana odaklanmış, zihnimin kara kuytularında dolaşıyordu. Bana sarıldığı, kokusu ciğerlerime dolduğu, bileğimden tutup 'gitme' dediği ve sonunda dudakları dudaklarıma değdiği an, tekrar ve tekrar oynatılıyordu zihnimde. Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme belirdiği, parmak uçlarım dudaklarımın üzerine gittiği an delirdiğimi düşünüyordum ama hayır, hiç bu kadar zinde ve dinç hissettiğimi hatırlamıyordum. Sanki vücuduma asla varlığını bilmediğim bir enerji yüklemişti.

diphylleia grayi | kthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin