二十五 / tek bir sözün yeterliydi unutmam için

388 52 97
                                    


Aralık, 2020


SEUL, GÜNEY KORE



gaho - wish


Kafamda milyonlarca şimşeği aynı anda çaktıracak kadar sarsıcı bir andı. Dizlerine kadar uzanan siyah kabanı ve başına düşen kar taneleriyle ıslanmış ve dağılmış saçlarıyla öylece karşımda oturuyor, bense dilim tutulmuş gibi ona bakıyordum. Doğrusu dilim tutulmuştu gerçekten, bu anı günler boyunca beklemiş olmama rağmen şimdi tam karşımdayken tek bir kelime çıkmıyordu dudaklarımın arasındaki boşluktan.

"Ne bu garip sessizlik?" dedi Yuna gülerek. "Birbirinizi tanıdığınızı düşüneceğim şimdi."

Boğazımdaki yumru takıldığı yerden ilerlemiyor, kardeşi hakkında yalan söylemesi bir yana üstüne üstlük o kardeşinin Yuna olduğunu görmek beni ucu belirsiz akıntılara sürüklüyordu. Fakat en kötüsü bu değildi. Karşımda duran bu kişi, yokluğuna bahane olabilecek her şeyden muaf, oldukça iyi görünüyordu. Nasıl olabilirdi? Aklıma bin bir türlü ihtimali sokup beni endişelendirirken, şimdi nasıl böylesine iyi görünebilirdi? Bencil miydim, sanmıyorum. Sadece öfkeliydim. Canımı yaktı bu gerçek. Gözlerini benden kaçırışı, itinayla olduğum yere bakmaktan kaçınması ve gerilmiş yüz ifadesiyle sakınıyordu kendini. Yüzleşmek istemiyordu, anlamıştım. Bekledim, o konuşana kadar bekledim. Kalbim büyük bir fırtınayla kavrulurken sırf anlatacaksa o anlatsın diye beklememden ötürü kapana kısılmıştım.

"Tanışı-" diye ağzını açtığında sözünü kestim ve "Tanışmıyoruz." dedim. Gözleri gözlerimle buluştuğunda o puslu bakışlarının ardında özür kırıntısı aradım. Bana karşı hissettiği duygunun ne olduğunu çözemeyeceğim kadar sisliydi.

Yalan değildi bu. Belki o beni tanıyordu fakat tanışmak için benim de onu tanımam şart değil miydi? Tanışmıyorduk biz, hala tanımıyordum onu. Ailesini, neyi sevip neyi sevmediğini, üzüntülerini ve mutluluklarını bilmiyordum.

"Emin misiniz?" diye sordu Yuna ikimize işaret edip gerginlikle gülerken. "Bakışlarınız pek öyle demiyor da..."

Kalbimin atışını kulaklarımda duyacağım kadar adrenalin doluydu vücudum. Bedenimin dört bir yanına kan yetiştirmeye çalışan kalbim, yeterince çalışmıyormuş gibi bir de onun yüzünden kasılmış, avuçlarım terlemişti. Her şey çok farklı olabilirdi. Bana haber vermeden yok olmasaydı, bir kez olsun arasaydı, merak etseydi, karşıma böyle tesadüfi şekilde çıkmasaydı, her şey farklı olabilirdi. Değersiz hissediyordum. Ufacık bir şeye dahi layık görülmediğimden değersizdim.

Beni yalanlamadı, ağzını bıçak açmadı. Gözlerini saniyelik yumup yanaklarını içten kemirirken kendimi toparlayıp boğazımı temizledim.

"Yuna?" Artık ondan tarafa bile bakmayacak kadar yorulmuştu yüreğim. Yuna'ya dönüp gerginlikle, "Bir sağlık sorunun yok değil mi?" diye sorduğumda genç kız şaşkınlıkla gülümsedi ve başını iki yana salladı.

"Hayır unni, neden sordun? Hasta gibi mi görünüyorum?"

Taehyung parmaklarıyla alnını ovuştururken, bense direnecek gücümü tamamen yitirmiştim. Yalandı, bana duygu sömürüsü yapıp işte kalmasına izin vermemi sağlamıştı. Kullanılmıştım. Yüzüme tokat gibi çarptı gerçekler. Yuna'nın sağlıklı olduğunu duymanın beni üzmesi bile yıktı beni. Sevinmem gerekirken, ben o ifadenin ardında yatan yalana üzüldüm.

Dolan gözlerimi gizlemeye çalışarak son gücümle ayağa kalktım ve kabanımı hızla giyerken, "Üzgünüm Yuna ama benim kalkmak gerekiyor." dedim.

diphylleia grayi | kthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin