Sabaha karşı uyumuş olmama rağmen Egehanın zil sesi ile öten telefonumdan dolayı erkenden uyanmıştım. Uyku mahmurluğuyla komodindeki telefonumu yere düşürdüğüm için bir süre üşenip telefonumu yerden alamadığım için söylensemde sonunda telefonu elime almayı başarmıştım.
Egehan: Günaydıınn
Yüzümde ufak bir gülümseme oluşurken hemen mesajını yanıtladım.
Beril: Günaydınnn.
Egehan: Nasılsın bakim
Beril: Uykum var onun dışında iyiyim, sen?
Egehan: Bende iyiyim
Egehan: Geç mi yattın gece
Beril: Evet :/
Egehan: Niyeki
Tüm gece düşündüm çünkü :) Saçma sapan her şeyi.. Aptalım ben.
Beril: Bilmem uyku tutmadı, laptopta takıldım.
Egehan: Anladım sevgilim
Beril: Öyle işte.
Beril: Neler yapacaksın bakim bugün.
Egehan: Aynı ya
Bu cevaptan nefret ediyorum N E F R E T.
Beril: Anladım.
Egehan: Öyle işte
Egehan: Hadi bakim ben çıkıyorum yine konuşuruz sonra
Beril: Tamamdır.
Egehan: Görüşürüz
Beril: Görüşürüz.
Şimdi ben bütün gün senaryo kurmayıpta napayım ya. Derin bir of çekip yataktan kalktım ve aynanın karşısına geçtim. Göz altlarım kötü durumdaydı. Aynadaki halime göz devirip odamdan çıktım ve kafamdaki düşüncelerle birlikte yaz tatilinde geçirdiğim sıradan günüme başladım.
Akşama doğru ise kendimi Egehanla olan sohbet kutucuğumuzda bulmuştum. Saat 6 civarıydı ve son birkaç saatte ilk mesajı hep Egehandan beklememin saçma olduğu kanısına varmıştım.
Beril: Napıyorsun?
Kalbim nedensizce aşırı hızlı bir şekilde atmaya başlamışken bilinmeyen olarak ona ilk mesaj attığım günü anımsadım. Yüzümde ufak bir tebessüm oluşurken mavi tik olmayan mesajıma bakmaya devam ettim.
Ve o mesajım mavi tik olmadı.
Birkaç saattir cevap gelmeyen mesajımın varlığından dolayı içimde olan buruklukla sofrada akşam yemeği yemeye çalışıyordum. Yemeye çalışıyordum çünkü stres mideme vururdu. Ben onun mesajına hemen cevap verirdim ama o neredeyse 2 buçuk saattir hiçbir yanıt vermemişti.
İçimde kopan fırtınayı aileme belli etmemeye çalışarak tabağımdaki yemekle boğuşmak gerçekten çok zordu. Gerçekten. Annem biraz anlamış olmalıydı ama babam ve abimin yanında ses etmiyordu.
Tabağımdaki yemeğin zar zor yarısını bitirip sofradan kalktım ve biraz yürüyüş yapmak için hazırlandım. Temiz havaya ve müziğe ihtiyacım vardı. Ve ona. Evet onun yüzünden kötü hissederken bile ona ihtiyacım vardı.
Evden çıktığım an kulaklığımı kulağıma taktım ve asansörün tuşuna bastım. Asansörün tuşu bile onu hatırlatıyordu. Sahi neden mesaj atmıyordu? Zaten kaç gündür bir şeyler döndüğünü hissediyordum. Yanlış bir şey mi yapmıştım? Yoksa beni gerçekten sevmiyor muydu? Hayır hayır bu mümkün olamazdı. Bakışları yalan söylüyor olamazdı.
Asansörün kapısı açılırken bir adım geriye gittim ve bir çift gözle karşılaştım. Bana bakan iki gözdeki bakışların yalan olması mümkün değildi.
Yavaşça belime dolanıp beni havaya kaldıran iki kol hızla beni asansörün içine çektiği an asansörün kapısı kapanmıştı. Kokusu her yanımı sararken kollarım boynuna sıkıca dolanmıştı. Hiçbir tuşa basmadığımız asansörün ışıkları söndü ve karanlıktan deli gibi korkan ben karanlıktan asla korkmadı.
Çünkü onun varlığı yeterdi.
x
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bölümleri elimden geldiğince hızlı bir şekilde atmaya çalışıyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asansörde 90 Gün
Short Storyİnsan hiç dokunamadığı birine aşık olabilir miydi? Ben oldum. Hem de her an onu düşünecek kadar aşık oldum. Rekor: Hikaye içinde #1 Asansör içinde #1 |18.08.2017|