Engin'in Evi

9.7K 403 269
                                    

      Evine gittiğimde Engin kapıyı zar zor açan çok bitkin bir halde karşımda duruyordu. Normalde son derece güçlü görünen, çok bakımlı ve kendine özenen birisiydi. Ama şuan ilgi bekleyen küçücük bir erkek çocuğu gibiydi. Onun bu pijamalı halini görünce farkında olmadan sırıtmaya başlamıştım ve malesef çok akıllı biri olan Engin hemen durumu farketti.

     "Duygu, hoşgeldin. Evime gelmene çok sevindim. Ama keşke daha iyi şartlarda seni ağırlasaydım. Dünden beri çok yorgunum, galiba ağır bir grip geçiriyorum. Ve suratından anladığım kadarıyla çok komik görünüyorum."dedi Engin sırıtarak.

      "Çok özür dilerim. Ama kendimi tutamadım. Saçı başı dağılmış sevimli bir erkek çocuğu gibi görünüyorsun şuan."dedim.

       "Bu kadar hasta olmasam beni sevimli bulmanla ilgili uzun bir konuşma yapardım ama şuan uzanmam gerek. Duygu evimde istediğin gibi hareket et lütfen. Ben yalnız yaşıyorum. Kardeşim ailemle beraber yaşıyor."dedi.

      Bir an boş bulunup:
      "Ama sevgilin mutlaka yardımcı oluyordur sen hastayken."dedim.

       Engin tatlı bir gülümsemeyle:
      "Sevgilim yok ama olmasını istediğim biri var Duygu, sadece biraz geç anlıyor benim duygularımı."dedi gözlerimin içine bakarak.

       O an kendimi göremesemde tüm suratımın kıpkırmızı olduğunu hissettim. Kalbim heyecandan yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı. Kendime gelip mutfakta Engin için çorba hazırlamaya başladım. Bir anda içimde bir ürperti hissettim. Saçlarıma birisi hafifçe dokunup geçmişti. Geçerken de sandalyeyi oynatmıştı. O an hemen Engin'in odasına koştum. Bu kişi Mazerun'sa Engin büyük tehlikedeydi. Ve bunun tek sorumlusu bendim. Neyseki Engin yatakta uzanıyordu. Bana:

     "Biraz gelebilir misin Duygu? Sana birşey söylemem gerek."dedi.

       O konuşurken biraz garipsemiştim. Farklı birşeyler vardı Engin'in sesinde. Az önceki sıcaklığı gitmiş ve içimi ürperten huzursuz edici bir hale bürünmüştü. Yine de onun şuan hasta olduğunu ve ona bakmam gerektiğini unutmamalıydım. Engin'in üstünü iyice örtüp çorbasını almak için yanından ayrılıyorken bir anda beni sıkıca bileklerimden tutup:

         "O kadar kolay kaçamazsın Mazerun'un gelini. Seninle konuşacaklarım var. Beni hatırladın mı?"dedi Engin'in silüetine girmiş El Asmârî.

         Nasıl olabilirdi? Bu cin neden beni sürekli takip edip birşey söyleyeceğini söylüyordu. Belliki ondan hiçbir şekilde kaçamayacaktım. Ayrıca böyle giderse Engin'e de zarar verebilirdi. Bu durumla yüzleşmeliydim, içimdeki büyük korkulara rağmen herşeyi açıklığa kavuşturmak istemiştim. Mazerun'u çağırmaktansa El Asmârî'nin ne istediğini öğrenmenin daha iyi olacağını düşünerek konuşmaya karar verdim.

       "El Asmârî, Mazerun'la aranızda nasıl bir problem olduğunu bilmiyorum. Ama bu âleme gelip sürekli beni rahatsız edemezsin. Mâdem konuşacakların var seni sadece bir kereliğine dinliyorum. Anlattıkların bittiğinde beni ve çevremdekileri bir daha rahatsız etmeyeceksin, anlaştık mı?"dedim.

        Nasıl bu kadar cesur olduğuma ve neden bir anda bu kadar keskin bir şekilde konuşabildiğime hâlâ inanamıyorum. Şuan belki de aynı şeyleri tekrar yaşasam bu kadar cesur olamayabilirdim ama o an neredeyse herşeyin üstüme gelip beni son noktaya getirdiği nadir anlardan biriydi. Bu hayatı ben seçmemiştim, o beni seçmişti ve o bana gelmişti. Madem hayatım hep iki âlem arasında bocalayarak geçecekti, sürekli birilerinin beni kurtarması bekleyen, kaderine razı olup sonunu bekleyen birisi olmayacaktım. Belki yaşadığım olayların olmasını engelleyemezdim ama onlara yön verebilirdim.

        "Mazerun'un gelini cok az vaktimiz var, her an koruman gelebilir,bu yüzden beni dikkatlica dinlemelisin. Mazerun seni bizlere anlattığında Marid kabilesinin ileri gelenleri ikiye bölündüler. Bir taraftaki asiller Mazerun'un evliliğini onaylarken öbür taraftakiler hiçbir şekilde bu durumu kabul etmediler. Kabul etmeyen taraftakilerin bir kısmının tek sebebi senin bir insan olman değildi. Bir kısmımız,  Mazerun'un hem bizim âleme hem de sana ve bu âlemde senin çevrende olan insanlara verebileceği büyük zarardan endişeleniyorlardı. Mazerun seni o kadar çok seviyor ki bu sevgi hem bizleri hem de seni yok edebilir Mazerun'un gelini."dedi El Asmârî.

        "Şimdiye kadar Mazerun, ben ne yaparsam yapayım bana veya çevremdekilere hiçbir zarar vermedi. Sadece beni tehlikelerden korumaya çalıştı. Onun beni sizlerden korumak için ne kadar çok çaba gösterdiğini çok iyi biliyorum. Mazerun bana zarar vermez. Ayrıca bana sürekli Mazerun'un gelini demeyin,benim bir adım var, Duygu."dedim biraz sinirlenerek.

       "Duygu, sen Mazerun'un sana hiçbir zarar vermediğini mi düşünüyorsun? Bu kadar kör olamazsın değil mi? O seni ilk gördüğü anda büyü ile bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma sadece senin hayatını kurtarmadı, seni ona mahkûm etti. O seni kendine bağımlı hale getirmek için tuzaklar kurdu,büyüler yaptı. Hem babanı da..."derken odada görünmeyen birisi El Asmârî'yi havaya kaldırıp duvara itti. O an ne yapacağımı şaşırmış bir halde odadan uzaklaştım. Tam odadan çıkarken El Asmârî güçlükle bana seslendi:

       "Büyüyü bozmalısın Mazerun'un gelini, çok geç olmadan..."dedi ve odadan dışarı çıktım.

      Bütün bu olaylar yaşanırken Engin neredeydi çok merak etmiştim, hemen koşup odalara baktım. Neyseki ona birşey olmamıştı. Çalışma odasındaki koltukta derin bir uykuya dalmıştı. Bu yüzden hiçbir ses onu uyandıramamıştı. Bir an onu bu olayların içine çekmediğime çok sevinmiştim. Çalışma odasından sessizce çıkıp Engin'in odasına giderek az önce olanlarla yüzleşmeye karar verdim. Aklımda El Asmârî'nin babamla ilgili yarım kalmış sözleri vardı. Kafamda büyük şüpheler içimde korkunç bir ağırlıkla Engin'in odasına girdim. Odada hiç kimse yoktu ve odaya derin bir sessizlik hakimdi. Hiçbir varlığı hissetmiyordum ama yerde yatağın altında kanla yazılmış küçük bir şekil vardı. El Asmârî bana sadece benim farkedebileceğim şekilde gizlenmiş küçük bir mesaj bırakarak gitmişti. Ortasında bilmediğim bir yazı ve çevresinde farklı figürler olan yuvarlak bir şekildi. Hemen bir kağıt bulup herşeyi oraya geçirdim ve yazıyı kimseye göstermeden sildim. Bunun anlamını mutlaka İbrahim hocaya sormalıydım ve Engin'i bu konuda rahatsız etmemeliydim. O zaten çok hastaydı, bir de benim dertlerimle uğraşmasına izin veremezdim. Acaba El Asmârî'nin benimle konuşmasını engelleyen kişi kimdi? Ve neden kendini göstermeden gitmişti? Kafamda deli sorular olmasına rağmen belli etmeden Engin'in uyanmasını beklemek için salona gidip bir koltuğa oturdum. Yaşamım boyunca kandırılmış birisi olarak herşeyin doğrusunu öğrenmek istiyordum. Ve bunun için herşeyi göze alarak hakkım olan gerçekleri tek tek ortaya çıkaracaktım. Bu hayat benim kaderime bir şekilde yön vermiş olabilirdi ama ben herşeye rağmen kendimi kandırmayı bir kenara bırakıp bütün gücümle gerçeklerle yüzleşmeye karar vermiştim...

Lanetli Aşk Cinin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin