İçimdeki Karanlık

20.3K 829 1.3K
                                    

      Engin o gün çok mutlu olmuştu. Belki İbrahim hocaya gidiyorduk ama onun yanındayken canımızın istediği bir yere rastgele gidiyormuşuz gibi hissediyordum. Onun yanında olmak huzur verici ve çok rahattı.

      Yol boyunca Mazerun'la ilgili hiçbirşey konuşmadık. Sadece çocukluğumuzdan konuşup komik anılarımızı anlattık. Gerçi benim çocukluğum çok fazla güzel anıyla dolu değildi ama ara sıra güzel zamanlarım da olmuştu o zamanlara dair. Onun yapmaya çalıştığı şeyi o kadar iyi anlıyordum ki bu benim ona farkında olmadan gülümsememe  sebep oluyordu. Engin de bunu hemen farkedip yüzündeki kocaman gamzesiyle tatlı tatlı gülümsüyordu bana. Büyük bir çıkmazın içinde olduğumu bildiği halde bana elini uzatıp umut veriyordu. Umut o kadar değerli birşeyki benim için hayatımda belki de ilk defa kendimi herşeye rağmen güçlü hissetmeme sebep oluyordu. Bu yüzden Engin benim için çok değerliydi. Benim yüzümden onun başına birşey gelmesine asla izin veremezdim.

   Engin'in masum bakışları ve yüzündeki gamzesi o kadar tatlıydı ki sanki böyle biri olamazmış, gerçek değilmiş gibi hissediyordum. Bir şekilde kurtulmaya çalıştığım bu cinler aleminden hiçbir zarar görmeden ve Engin'e zarar vermeden kurtulabilecek miydim? Mazerun beni tamamen bırakabilecek miydi? Ben bunları düşünürken İbrahim hocanın evine çoktan varmıştık. İbrahim hoca kapıyı açtığı zaman biraz tedirgin görünüyordu.

    "Hoşgeldiniz, kızım acele etmeliyiz. Odama gelin. Size anlatacaklarım var."dedi İbrahim hoca.

     İbrahim hocanın odası özel bir odaydı. Cinler alemi o istemediği sürece oraya giremezdi. Onu bu kadar tedirgin eden şeyi çok merak ediyordum. Engin beni sakinleştirmek için yüzüme bakıp gülümsedi. Bu beni en kötü şartlarda bile rahatlatan tek şeydi. İbrahim hoca elinde eski bir yüzüğe benzer birşey tutuyor ve onu önündeki suya batırıp çıkarıyordu. İçinden dua ettiği çok belliydi. Yüzüğü ve eline aldığı bir kağıdı bana uzatıp:

   "Kızım bu yüzüğü gönül gözünü açman için sana veriyorum. Sen özel bir kızsın. Öteki âlemi görebilen nadir kişilerden birisin. O cini ve insan sanıp göremediğin tüm öteki aleme ait varlıkları gerçek halleriyle görmeni sağlayacak bir dua ile mühürlediğim bu yüzük ancak gece kullanılabilir. Çünkü öbür âlemin kapıları bu dünya ile en yakın zamana gece insanlar uykuya çekilince yaklaşır ve cinlerin zamanı gelir. Onlarla ilgili hersey gece ince bir tül perdeyle biz görebilenlere aralanır. Allah iki âlemi de gece ve gündüz olmak üzere mükemmel bir denge ile var etmiştir. Geceleyin görmek isteyip görmediklerini görecek ve kendini kimlerden sakınman gerektiğini öğreneceksin. Mazerun ciniyle ilgili aradığın tüm cevapları bulacak ama en çok da kendinle ilgili cevapları bu yüzüğü kullandığın zaman bulacaksın kızım. Bu kağıdı al ve geceleyin yüzüğü takınca bu duayı oku. Aklına gelen her yere ve herşeye gerçek silüetlerini görmek için bakmalısın kızım. Duygu....Buna kendin de dahil." diyerek elime elindekileri verdi İbrahim hoca.
 
      "Buna kendin de dahil..."
Ne demek istemişti İbrahim hoca? Yoksa bende yanlış giden birşeyler mi vardı?  Bu cinleri bana çeken şey bende olan birşey miydi? Bir anda içim buz gibi olmuştu. Evet ben Duygu, hicbirseyden kolay kolay kaçamayacaktım. Hicbir zaman normal insanlar gibi olamayacak ve onlar gibi yaşayamayacaktım.  Sevdiklerim her zaman zarar görecekti. Bunu Engin'e yapamazdım. Onun o temiz kalbini karanlığa sürüklemeye hakkım yoktu.  Bir yanım Engin'in o tatlı bakışlarına kendini kaptırırken öbür yanım kendimi durdurmam gerektiğini söylüyordu. Ve bu bana çok derin bir acı çektiriyordu.

     Birinin size sadece siz olduğunuz için değer vermesi ve kötülüklerden korumaya çalışması belki sizin için çok normal birşey ama benim için paha biçilemez derecede önemli ve değerini tahmin bile edemezsiniz. Engin bana, olduğum kişiye herşeyimi bildiği halde hiçbir eleştiride bulunmadan tüm kapılarını açtı ve beni tüm benliğiyle korudu. O hiç pes etmedi. Benim pes ettiğim zamanlarda bile tüm gücüyle beni içine düştüğüm bu karanlık kuyudan çıkarıp kalbini açtı. Işte bu yüzden tam da bu yüzden korkuyordum... Engin'i seversem ona acı çektirmekten ölesiye korkuyordum. Sevgimin Mazerun'un nefretini uyandırmasından çok korkuyordum. Nerden bilebilirdim tek korkmam gerekenin Mazerun olmadığını.

   İbrahim hocaya El Asmâri'nin evime gelerek söylediklerini tek tek anlattım. Bana gizlice bıraktığı mesajı çizdiğim kağıdı göstererek bunun ne olduğunu sordum. İbrahim hocanın bakışları bir anda gözlerime kitlenmişti.
    
      "Engin odada Duygu kızım ile yanlız kalmam gerekiyor oğlum." diyerek Engin'i odadan çıkardı İbrahim hoca.

      Ibrahim hoca odanın kapısını kitleyerek dolabından kırmızı bir tül çıkarıp başımın üstüne koydu. Doğruyu söylemek gerekirse o an çok korkmuştum. İbrahim hoca ilk önce bazı dualar okuyarak elime bir kase su verdi ve o suya bakarak hareketsiz durmamı istedi. İbrahim hocanın hiçbirşey açıklamadan yaptırdığı bu şeyler beni çok tedirgin ediyordu. Bir süre hareketsiz bekledikten sonra nefesim daralmaya başlamıştı. İbrahim hoca asla hareket etmemem gerektiğini ve onun okuyacağı duaları dinleyip suya bakmam gerektiğini söyledi. O an bunu neden yaptığımı anlayamamıştım ama El Asmâri'nin bana bıraktığı o mesajda beni gerçekten de korumaya çalıştığını daha sonra iyice anlayacaktım. Vücudum titremeye başlamıştı, İbrahim hoca sert bir üslupla asla hareket etmememi sadece suya bakmam gerektiğini söylüyordu. O duaları okudukça gözlerimden yaşlar akıyor yüreğim deli gibi çarpıyordu. Son noktaya geldiğimi başka bir yere doğru sürüklediğimi hissediyordum. Elimdeki su simsiyah olmuştu. Ellerim istemsizce titremeye başlamıştı. İbrahim hoca devam etmemi pes etmememi söylüyordu. Dayanamıyordum, içimden birşey çıkmak istiyordu sanki. Ama aynı anda başka birşey buna engel oluyordu. İçimden bir anda bişeyler irademin dışında uzaklara doğru hızlıca gidiyordu, öyle bir şey hissettimki senelerdir bir kapana kısılmış benliğim ilk defa büyük bir yükten kurtulmak ister gibi umut eder gibi mücadele ediyordu. Ya tamamen deliriyordum ya da ömrüm boyunca hissettiğim her korku adım  adım çıkıyordu içimden.  O anda su gerçek rengini almaya başlamıştı. Su tamamen berraklaşınca Ibrahim hoca bana bir anda bakıp:

"Şimdi suyu iç kızım hemen!" dedi.

       O anda o içtiğim su hayatımın dönüm noktası olmuştu. Suyu içtiğim anda sanki yepyeni bir nefes içimi temizlemişti. Kendimi yüreğimdeki o korkunç huzursuzluktan arınmış hissediyordum. İlk defa bayılmamıştım hatta çok güçlüydüm sanki.  Gözlerimden akan yaşlar durmuyordu, korktuğum için damlayan gözyaşlarım mutluluk gözyaşlarına dönüşmüştü. İçimdeki ağırlık bir anda uçup gitmişti. Umutsuz ve üzgün hissetmiyordum. Tuhaftı ama sanki içimden senelerdir karanlık bir köşede bekleyen bir şey çıkıp gitmişti.

    Şuan korkmadan nefes alabilmemin en büyük sebebi o gün yaşadığım hâlâ hatırlarken nefesimin daraldığı o andır. Eğer şimdi yaşadıklarımı anlatabilecek güce sahipsem ve kendimi güçlü hissediyorsam o gün ve o gece kapıları açıp korkmadan geçtiğim karanlık âlemin içindekileri, göremediklerimi görebildiğim içindir. Bazen keşke hiç o kapıları açıp gerçekleri göremeseydim diyorum. Benim için hem çok acı hem de yüzleşmesi çok zor günlerdi o günler.  Ama İbrahim hoca El Asmâri'nin de bıraktığı simgelerin yardımıyla bana, içimdeki karanlığın içinde kaybolmuş o umutsuz kıza ışık olmuştu. O ışık ki hâlâ beni aydınlatıyor. Hiçbirşeyi öğrenmesem yalanlarla daha ne kadar yaşayabilir veya ne kadar delirmeden hayatıma devam edebilirdim tam bilemiyorum. Bana en zor gelen şey de o günün gecesinde öğrendiklerimin sadece Mazerun'la ilgili olmamasıydı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 02, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lanetli Aşk Cinin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin