Bölüm 3: Küçük bir tuzağın içine doğru koşmak

1K 155 238
                                    

 
Merhabalaaar

Vee

Keyifli okumalar :)
 

Bölüm 3: Küçük bir tuzağın içine doğru koşmak

Birkaç saniye temas eden tenlerin yarattığı kesiksiz bakışmanın sonucunda ortamın sıcaklığı sanki artmış gibiydi. Jungkook devam eden bu bakışmayı gözlerini kaçırarak sonlandırdığında küçük elini de Taehyung'un büyük elinin avucundan çekmiş ve haddinden fazla süren tokalaşmayı bu şekilde sonlandırmıştı.

Yalnızca Kim Taehyung'u kadraja alacak şekilde ayarlanmış olan kameranın önündeki karşılıklı duran deri koltuklara yerleştiklerinde Jungkook farkında olmadan elinde tuttuğu not defterinin sayfalarıyla sertçe oynuyor, onları buruşturuyordu.

Otoparkta onları görmüştü ve asıl gerildiği şey ise onların da kendisini görüp görmediğiydi. Bunun cevabını bilmiyordu ve bilmediği her an biliyor olabilme ihtimallerini düşünecek, karnının huzursuzluktan ve endişeden dolayı ağrımasına sebep olacaktı.

Bir kez daha yutkunmuş ve hafifçe boğazını temizleyip sesinin kontrolünü sağladıktan sonra dudaklarını aralamıştı. "Bay Kim, öncelikle ajansımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz." demişti. Evet, bunu söylemesi gerekiyordu. Özellikle de kayıt altındayken kibar olmalıydı.

Kim Taehyung ise Jungkook'un aksine rahat bir şekilde otururken arkasına yaslanmış bir vaziyetteydi. "Rica ederim, küçük bey." demişti tuhaf bir duygu ile yüklü olan bakışlarını Jungkook'un üzerinden ayırmadan.

Kaşları çatılmıştı Jungkook'un. Bu hitaptan hiç hoşlanmasa da şu anlık bir şey söylememeyi tercih etmişti. Bunun üzerinde durmayacaktı. Şimdilik.

Jungkook tekrardan yutkunduğunda bakışlarını elindeki deftere indirmiş ve sorması gereken sorulara hızlıca bakmıştı. Buradaki işi çabuk bitsin istiyordu ve bu yüzden hiç vakit kaybetmedi. "Fazlasıyla başarılı ve disiplinli olan bir iş adamı olmanızın yanında teknolojiye olan katkılarınız da bir hayli fazla. Doğal olarak bir sürü hayranınız var ve onlar Kim Taehyung'un bu başarısını neye borçlu olduğunu merak ediyorlar." demişti.

Taehyung sanki gelebilecek soruları tahmin edermiş gibi hiç düşünmeden dudaklarını aralamıştı. O kadar rahattı ki, tanınıyor olmak ve büyük işlere imza atmış olduğundan dolayı tüm bunlara çok önceden alışmış gibiydi. "Açıkçası çok çalışırım ve sadece kendi işime odaklanırım." dediğinde her şey normal ilerliyor gibiydi. Yoğun bakışlarını Jungkook'un üzerinden asla çekmezken kendisine bir nefeslik süre tanımış ve ardından o kıvrımlı dudaklarını ıslatarak devam etmişti. "Ayrıca beni ilgilendirmeyen şeylere karışmam ve olmamam gereken yerlerde bulunmam."

Kameranın ekranında kaydın kaçıncı dakikalarında ve saniyelerinde olduklarını gösteren sayılar aynı hızla akmaya devam ederken Jungkook için bu durum değişmiş, zamanın akışı onun için sanki yavaşlamıştı. Şaşkınlıktan dolayı küçük dudaklarında ufacık bir aralık oluşmuştu. Kalp atışının bir an canını yaktığını, yüreğine bir alev parçasının düştüğünü hisseder gibi olmuştu Jungkook.

Taehyung'un yavaşça gülümsemesi ve "Yani, sadece kendi işime odaklanmak beni başarılı kılan etkenlerden biri." demiş olması ortamdaki gerginliği hiçbir şekilde dağıtmamıştı.

Jungkook birkaç saniye donuklaşan bakışlarını onun üzerinde daha fazla tutarak dikkat çekmek istememişti ve tekrardan defterine bakmıştı.

Bu cümle öylesine kurulmuş herhangi bir cümle de olabilirdi veya Kim Taehyung'un fazlasıyla yerinde kurmuş olduğu bir cümle de olabilirdi ve eğer durum böyleyse gerçekten de Jungkook'un başı bundan dolayı beladaydı. Jungkook'un hissettiği şey ise hiç de iyi şeyler değildi. Tüm bedeni elinde olmadan gerilmiş, aldığı nefesler kesilmişti.

Record | TaekookWhere stories live. Discover now