MerhabalarrrSonunda yazabildim. Hürrem gibi Çok şükür... Allahım Bismillah diyeceğim skdmsksmdssm
Öhm neyse... gerçekten bir ara yazamama sıkıntısına girdim. Ancak düzeldiğimi düşünüyorum. Umarım bir daha bu kadar bekletmem ve gerçekten beklettiğim için üzgünüm. Şimdi bir de uzun zamandır bölüm atmadığım için hafif miktarda gerildim. Bunun için yapacağınız küçük yorumlar ile gerginliğimi yok edebilir, çokça mutlu olmamı sağlayabilir ve aynı zamanda da bu yorumlar ile ilham kaynağım olabilirsiniz.
Yazım hatalarını bana bildirmeyi unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar.
_____
Bölüm 19: ALL-MOS Bileklikleri
Karşısındaki pencereden vuran sabahın ilk ışıkları gözlerin kısılmasına sebep olurken pencerenin önüne geçerek rahatsız edici güneşin sırtına vurup arkada kalmasını sağlayan Jimin Jungkook için daha iyi bir görüş alanı sunmuş olsa da dile getirdiği kelimeler Jungkook'un göğsünün huzursuzca inip kalkacak şekilde derin bir nefes almasına sebep olmuştu.Ajansın sandalyelerinden birine sırtını yaslamış ve bacağını da diğerinin üzerine kabaca atmışken yayvan bir görüntü sunuyordu ve bu görüntü de rahatmış gibi bir imaj çiziyordu, lâkin gerçeklerin tam olarak öyle olduğu söylenemezdi. Ki suratının almış olduğu ifadeden de bu anlaşılır bir vaziyetteydi. Zira son zamanlarda Jungkook'un kaşları sürekli çatılıyor, yüz kasları gerilmekten başka bir şey yapmıyordu.
Durumun belirsizliği onu korkutmaya devam ederken "Bundan emin misin?" diye sormuştu. Alacağı cevap her ne olursa olsun içini rahatlatmayacak, neyin daha iyi olduğunu bilmiyor oluşundan ötürü başını ağrıtacak şekilde düşünmeye devam etmesine sebep olacaktı.
Jimin hiç zaman kaybetmeden hızlıca ve endişeli bir şekilde kafasını salladığında onun da bu konuda iyi şeyler hissetmediği gün yüzüne çıkmıştı. Tüm bu durum ise Jungkook'un bir saniye bile aklından çıkaramadığı Taehyung'u iyice düşüncelerine yerleştirmesine sebep oluyordu.
Dün aralarında yaşananları anımsadığı anda ise eğer karşısında Jimin olmasaydı dudaklarını ısırabilir ve konuşulan konudan alakasız bir şekilde tepki vermiş olabilirdi. Neyse ki o an kendisini kontrol edemeyecek kadar kötü değildi.
Dün, ikisi anı yaşamakla meşgullerken uzunca bir süre öpüşmüşlerdi. Taehyung'un öpücükleri ise yalnızca Jungkook'un dudaklarına değil, boynuna, göğsüne ve hatta karnına bile değmiş, sürtünmüş, bedeninde dolaşmıştı. Birlikte ne zaman uykuya daldıklarını çok iyi hatırlamıyor olsa da tek başına uyandığı zaman masanın üzerindeki beyaz dosya kâğıdına çizilmiş olanları unutmak şöyle dursun bir süre aklından çıkaramayacağına emindi.
Taehyung'un isteği üzerine parmaklarını içeri göndermişken ve o an başı öne düşmüş bir şekilde inlemekle meşgulken basit bir kara kalem çizimiyle dökülmüştü beyaz sayfaya. İlk gördüğü an ufak bir şaşkınlığa maruz kalmış, ardından da masanın üzerine geri bırakmıştı. Taehyung söylediği gibi çizimi gerçekleştirmişti ve Jungkook da bu çizimle ne yapacağını bilmiyordu. Fakat hatırlayıp durmak kesinlikle iyi değildi.
"Sen nerden biliyorsun?" diye sormuştu Jungkook'un yanında oturan Hoseok. Gözlerini Jimin'den ayırmıyordu. Edindiği bilgiye kıyasla Jimin'in bunu nasıl öğrendiği ile daha çok ilgilenmişti.
"Şey..." demişti Jimin. Bakışları yana kaymış, telaşlı halinden ziyade daha çok ne diyeceğini bilemiyormuş gibi tuhaf bir sessizliğin içine gömülmüştü. Fakat cevap verme zorunluluğunda olduğunu hissettiği için de belli belirsiz şeyler söyleyerek zaman kazanmış, en sonunda dayanamayarak "Min Yoongi'den öğrendim." demiş ve böylelikle itiraf etmişti.
YOU ARE READING
Record | Taekook
FanfictionGenç bir muhabir olan Jeon Jungkook yanlışlıkla bir cinayeti kayıt altına almıştı. Bu durum, küçük oyunları ve birtakım anlaşmaları beraberinde getirmişti. Jeon Jungkook, Kim Taehyung'un sinsi oyunlarına kanıyor ve onunla geri dönüşü olmayan anlaşma...