Bölüm 20: Kanlı Küvet

701 86 93
                                    

*Hatırlatma*

Ji Hoon = Birkaç bölüm öncesinde Jungkook'u takip edip daha sonrasında onu Bay Lee'nin yanına, depoya götüren eleman. Unutmuş olabileceğinizden dolayı hatırlatmak istedim. O bölüme göz atmak isterseniz eğer >> Bölüm 17: Yalanlar

Keyifli okumalar.

_____

Bölüm 20: Kanlı Küvet

Sessiz süren yolculuk Jungkook'un yanındaki sürücü koltuğunda bulunan Ji Hoon'un arabayı daha sessiz bir yere park etmesiyle sona ermişti. Bu zaman dilimi boyunca ise sadece bileğindeki bilekliğe takılıp Bay Lee'yi ve onun isteklerini unutmuş olduğunu düşünmüş ve bundan dolayı kendisine kızmıştı. Artık bu konudan o kadar yorulmuştu ki kendi hayatına yetişemediğini düşünüyor, yalnızca biraz dinlenmeyi diliyordu.

"Seni bekliyorlar." diyerek ilk konuşan Ji Hoon olmuştu. Böylelikle hâlâ hareketlenmemiş olan Jungkook'un gitmesi gerektiğini belirtmiş ve ileride park edilmiş siyah aracı bakışlarıyla göstermişti. "Bitince geri gel. Seni bırakacağım." diye de eklemişti.

Jungkook'un bakışları bir süre Ji Hoon'un yüzünde dolaşmıştı. Kendisi bazı endişelere sahipken onun öylece konuşup bu basit cümleleri kurması kötü hissettirmişti. Kötü ve yalnız. Ancak bilmeliydi ki herkes bir noktada yalnızdı ve başına üşüşmüş olan dertlerin ucu kendisine dokunmadıkça bu durum umurlarında olmazdı. Bu yüzden her ne kadar Ji Hoon'a içten içe öfkelenecek gibi olsa da bunu yapamadı. Çünkü bu durumun Ji Hoon ile hiçbir alakası yoktu. O sadece yapması gerekeni yapıyordu. Üstelik onun hayatını ve neler yaşadıklarını ya da sahip olduğu dertleri bilmeden öylece ona öfkelenemedi.

Kime öfkeleneceğini ise bilmiyordu. Tüm bunların başına geliyor olması kendisi yüzünden miydi, kendisine edilen tehditlere yeterince karşı çıkamamış olmasından dolayı mıydı ya da bu işin içinden sıyrılamayacak kadar cesaretsiz miydi, bilmiyordu. Ne yapması gerektiği konusundaki kararsızlığı hâlâ aynıyken yalnızca hiçbir şey yapmadan beklemişti ancak zaman beklememiş ve Jungkook'un aleyhinde akmaya devam etmişti.

Jungkook kendisinden istenilen şekilde arabaya binmiş ve Bay Lee'nin karşısına oturmuştu. Bay Lee'nin rahat tavrı karşısında iyice huzursuz hissederken ilk önce onun konuşmasını bekledi.

Bay Lee konforunu bozmuyor ve konuşmak için aceleci davranmıyordu. Ağır hareketlerle ceketinin cebinden bir pipo çıkarmıştı. Tütünü hazneye sıkıştırırken gözleri Jungkook'a kaymış ve daha sonra yeniden işine odaklanmıştı. "Seni yeniden görmek çok hoş." demişti. Ateşi tütünün üzerinde gezdirirken birkaç defa derin nefes çekmişti. Daha sonra arkasına iyice yaklaştı ve gözlerini ayırmamak üzere Jungkook'a dikti. "Ancak benim keyfim yerinde değil." demişti. "Ve bunun sorumlusu da sensin." diye eklemişti. Konuya hiç uzatmadan direkt giriş yapmış ve ilk olarak da Jungkook'u suçlamıştı.

Tüm bunlar karşısında ise Jungkook sessizliğini korumaya devam etmiş onun biraz daha konuşarak konunun sonunu nereye getireceğini öğrenmek istemişti. Zaten şu an ne söylemesi gerektiğinden de emin değildi.

Bay Lee hiçbir camı açık olmayan arabanın içini dumanla doldurmaya devam ederken bu durumun pek umurunda olduğu söylenemezdi. Yalnızca Jungkook'a odaklanmıştı. "En sonki görüşmemizden bu yana ne yaptın?" diye sormuştu. Cevabını ise biliyordu. Soru karşısındaki sessizliği uzatmayarak devam etti. "Hiçbir şey, değil mi?

Jungkook maruz kaldığı dumanı solumaya devam ederken yerinde biraz hareketlenip dikleşmişti. Ne söyleyeceğinden emin olmasa da en azından bir şeyler söylemiş olmak için "Taehyung ile aramız iyi." demişti. "Eğer bunu merak ediyorsanız."

Record | TaekookWhere stories live. Discover now