Bölüm 15: Bizim Meselemiz

796 99 123
                                    


Keyifli Okumalar.

_____

Bölüm 15: Bizim Meselemiz

Hoseok burnuna dolan lezzetli kokuları takip ederken çekingen adımlarla mutfağa doğru ilerlemiş, üzerindeki geceden kalma kıyafetleri yatmış olduğundan dolayı iyice buruşmuşken sanki düzeltebilecekmiş gibi elleriyle kırışıkların üzerinden geçmiş ve ardından da pantolonunun içinden çıkmış gömleğini geri sokarak elinden geldiğince düzgün bir profil çizdikten hemen sonra mutfağa girmişti. Attığı her adım yabancı evde bulunuyor oluşundan dolayı yavaş ve aynı zamanda da kararsızdı. Patronu Kim Seok Jin giyinmiş olduğu ütülü ve kusursuz takım elbisesi ile mutfakta kahvaltı hazırlarken fazlasıyla ciddi görünüyordu. O zaten her işi büyük bir ciddiyetle yapardı.

Gelmiş olduğunun fark edilmemesi üzerine Hoseok ne şekilde hitap etmesi gerektiği konusunda kocaman bir kararsızlığın içine düşmüştü. Dudakları bir aralanıyor bir kapanıyordu. En sonunda ise cesaretini topladığı anda "Günaydın." demişti. Bu tek bir kelimeyi söylemek bile çok büyük bir şeydi o an için.

Seok Jin'in bakışları Hoseok'u bulduğunda gülümsemişti. "Günaydın." dediğinde bakışları onun yüzünde turlamıştı ve bu hareket ise düşüncelere gömülerek dalıp gitmesine sebep olmuştu.

Daha önce hiç fark etmediği bir şeyi gece araba kullanırken fark etmişti. Daha önce hiç dikkatli bakmadığı o yüze, o uyuyorken dikkatle bakmış, incelemiş ve nasıl güzel olduğunu düşünmüştü. Belki de gece herkes gibi biraz alkollü olduğundan dolayı aklı karışmış, bu tarz düşüncelere kapılmış olabilir ve bu şekilde kendisini kandırarak aslında ona karşı farklı hislere bürünmediğine dair kendisini ikna edebilirdi. Ancak şu an ise alkollü değilken ve kendisini gayet dinç hissediyorken de Hoseok'un gözüne öncekinden daha farklı görünmesi ve çok daha güzel gelmesi normal miydi, emin değildi.

Hoseok'un karşısında öylece kalakaldığını fark ettiğinde ise silkelenmiş ve boğazını temizlemişti. "Gelsene." diye ekleyerek kapı eşiğinde dikilen Hoseok'u kahvaltı hazırladığı mutfağa davet etti.

Hoseok birkaç adım atarak mutfağa girdiğinde elini ensesine atmış ve utangaçlığı devam ederken bir şeyler söyleme ihtiyacı hissederek "Sanırım dün arabadayken uyuyakalmışım." demişti. Geceye dair her şeyi hatırlıyordu. Kendisini kaybedecek kadar içmemişti. "Keşke uyandırsaydınız." dediğinde ufak bir mahcubiyet içindeydi.

Seok Jin'in gözlerinin önüne yeniden onun uyurken ki hâli geldiğinde hafifçe gülümsemeden edememişti. "Uyandırmak istedim fakat uyanmadın. Ben de çok zorlamadım."

Hoseok anladığını ufak bir mırıltıyla belirttiğinde amacı buradan, en önemlisi de burada bulunduğu için kendisinde yer edinmiş olan çekingenlikten kurtulmaktı. Bundan dolayı girmiş olduğu mutfaktan çıkmak için geriye doğru küçük adımlar atmış ve gitmek istediğine dair cümleleri kurmak adına dudaklarını aralamıştı. Ancak Seok Jin ondan önce davrandı ve "Yumurtayı nasıl seversin?" diye sordu.

Hoseok, Seok Jin'in bu soru ile kendisine dönmesiyle adımlarını durdurmuş ve sanki hiç geri gitmiyormuş gibi bir izlenim vermişti. Seok Jin sorusuna cevap almak için beklentiyle bakarken Hoseok gülümseme zorunluluğunda hissetmişti. Dişlerini büyük ölçüde ortaya serecek kadar gülümsediğinde aynı zamanda da "Hiç fark etmez." demişti ve bu cümle ile aslında bir çok şeyi de değiştirmişti.

Gitme isteğini o anda yerle bir etmiş ve Kim Seok Jin ile kahvaltı etme fikrini daha cazip bulmuştu. Sessizlikten dolayı kaynaklanan gerginliği yok etmek için konuşma gereği hissediyordu fakat dudaklarını aralayıp da iki kelime edemiyordu. Şu ana kadar hep ajansta aralarında iş gereği gerçekleşen iletişimler olmuştu. Şimdi patronunun evinde, onu kahvaltı hazırlıyorken izlemek oldukça garipti. Bu esnada da odağını verdiği yer başarılı bir iletişimi gerçekleştirebilmekti.

Record | TaekookWhere stories live. Discover now