5. BİLİNMEZ BİR YOL | KİTAP VERSİYONU

185K 10.9K 15.4K
                                    

İyi okumalar minik kuşlar.

Beni idelirukiye buraya basarak takip edebilirsiniz❤️

🕊

Kalbimde, saymayı bıraktığım kadar çok karmaşa vardı. Bu karmaşaları elleriyle açmaya çalışan o adama duyduğum minnet, ömrüm boyunca bana yoldaş olacaktı. Yıllar önce yarası kabuk bağlayan bir acı vardı. O yarayı elleriyle iyi etmek isteyen adamın çabaları, beni acımdan sıyırmıştı.

Kollarında gerçek sevgiyi bulduğum, beni şefkatiyle sarıp sarmalayan o adam, abimdi. Kollarında mutluluktan ağladığım anların gelmesini sabırla beklediğim adam, Yasin Görkem...

Kalbimden onun kalbine akan duygularla, sevgisini hissetmek için sıkıca sarıldım abime. "Abim! İyi ki geldin!"

"Kardeşim, hoş geldin," diyen abimin sesiyle göğsümün içinde çiçekler açtı. "Nasılsın?" Başımı tutup göğsüne bastırdı. "Nasıl oldun? İyi misin?" Titriyordum, uzun zamandır yuvasını arayan bir serçe gibiydim. Cevap vermek yerine iyice sokuldum abime. Şefkatli bir sesle, "Beni tedirgin etme, Eflâl. Cevap ver, lütfen," dedi.

Titrek bir nefes verip abime daha da sıkı sarıldım. Öyle mutluydum ki tamamlanmıştım sanki. Onu görmeyeli aylar olmuştu. Görevde olduğu zamanlar görüşüp konuşamıyorduk. Şu an buraya nasıl gelebilmişti, bilmiyordum ama mühim değildi. Buradaydı ya gerisi boştu, her şey boştu.

Birbirimizin gözlerinin içine bakarken içim özlem doluydu. Abimin gözleri de aynı duyguları taşıyordu. "Konuşsana, abim. Nasılsın?" dedi. Sesine endişe tohumları ekilmişti.

Birkaç saniye öncesine kadar azap çekiyormuş gibi hissettiğim ruhum, onun varlığı ile âdeta kuş olup gökyüzünde süzülmeye başlamıştı. Onun yanında kimse canımı yakamaz, beni üzemezdi. Bunu tüm yüreğimle kabul ediyordum. Ben, abimin kızıydım.

Abime sarılmaya devam ederken kendimi tutamadım, kavuşmanın verdiği mutlulukla gözümden birkaç damla sevinç gözyaşı akıttım. Akıttığım birkaç damla yaş, saf sevgimdendi. Abim yanaklarıma akan gözyaşlarımı fark ettikten sonra kendini biraz geri çekti ve gülerek, "Hah! Geç kalmıştı bizim sulu göz," deyip alnımdan öptü. "Ağlama," diye kulağıma doğru fısıldadı. Alayla, "Şimdi ben de ağlayacağım," dedi. "Sonra bu şerefsizlerin kırk yıl maskarası olacağım."

Gülümsedim, ruhumun azabını dindirdim. Ellerimi abimin bedeninden uzaklaştırıp yanaklarımda ıslaklığı kalan gözyaşlarımı sildim. O, yüzümün her köşesine dikkatli bir şekilde bakarken ben de onun güzel yüzünü izliyordum, bir anlığına yaşlandığını fark ettim. Gözlerinin etrafında uykusuzluğun getirdiği halkalar, hafif kırışmış göz kenarları ve yüzlerce yükü taşıyormuş gibi duran omuzlar... O omuzlara bir de ben yük olmayacaktım.

Kısılmış gözleriyle dikkatle beni izlerken, biraz daha uzaklaşarak bu sefer vücuduma bakmaya başladı. Hasar tespiti yapıyordu. Keskin bakışları her yerimde dolandıktan sonra alnımın kenarındaki dikiş izini buldu. Gözlerine yerleşmeye başlayan endişeyi gördüğüm anda hiç beklemeden yanaklarına uzandım.

İki yanağını da sulu bir şekilde öptüm. "Oh be!" dedim en sonunda. "Dünya varmış."

Gülümseyerek beni kolunun altına çekti. Şakağımdan öpmeden önce, "Bir an konuşmayı unuttuğunu düşünmüştüm," dedi. Kolumu hafifçe sıvazladı. "İçeri geçelim de üşüme."

Ben, abimin adımlarına ayak uydururken arkadakiler ne yapıyordu, bilmiyordum. İkimiz de kendi evimizmiş gibi davranıp salon olduğunu tahmin ettiğim bölüme doğru yürümeye başladık. Başımı abimin omzuna yaslamış, kolumu beline sarmıştım.

EFLÂL | RAFLARDAWhere stories live. Discover now