23. CAM KIRIKLARI | KİTAP VERSİYONU | I. KİTAP FİNALİ

151K 9K 23.1K
                                    

İyi okumalar minik kuşlar.

Beni idelirukiye buraya basarak takip edebilirsiniz❤️

🕊️

Bir gül dikenine benzerdi zihnimin cam kırıkları, yüreğimin yangını olup göğsüme batması hangi anın cefasıydı? Bir insanın yüreği, yıllar önce kül olmuş bir ateşin varlığıyla hâlâ yanar mıydı? Gözleriyle konuşan o adama, Baran Demiroğlu'na baktığımda bu soru zihnimin içinde dönüp duruyordu. Ben, yılların izini omzumda taşırken bu yüklere sebep
olan adama diktim gözlerimi. Nefes almamı engelleyen dört duvar arasında babamı gördüğüm o adamla karşı karşıya oturuyordum.

Geçmişimin ve geleceğimin köprüsü olan bir ayna vardı gözlerimin önünde. Yılların yükü aramıza girdiğinde, binlerce parçaya ayrılacak bir aynadan bahsediyordum. Ben küçük bir
kız çocuğuydum, kırılmış her parçada bir hatıramı saklıyordum. Kaldırdım gözlerimi usulca, bedeninin her zerresine babamın
sirayet ettiği adama baktım. İlkin gülümsemek istedim, çok istedim lakin beceremedim. Öğrenmekten korktuğum gerçeklerin acı sillesi, dudaklarımın özlemle kıvrılmasına en büyük engeldi.

Derin bir nefes aldım. Dağ evine geldiğimizden beri verdiğim tek tepki, Baran Demiroğlu'nun dikkatinden kaçmadı. Konuşmaktan çekindiğim dakikaları sorsanız yalnızca şu anı anlatırdım. Ne konuşacağımı, elimi ayağımı nereye koyacağımı şaşırıyordum. "Eflâl..." Uzun bir sessizlikten sonra dedemin dilinden dökülen ilk sözcük, adımdı. Gözlerimi hafifçe kaldırıp, bana
bakan gözlere çevirdiğimde iç çektiğini fark ettim, göz bebeklerinde anlam veremediğim bir duygu vardı. "Fotoğraflarına çok seslendim, şimdi sana seslenmek çok tuhaf." Ben, hâlâ karşılık vermeden otururken o da arkasına yaslandı. Çevremizi saran sessizlik, yeniden baş ucuma oturdu. Ona bakmak istemiyordum,
baktığım her an babamın izlerini görüyordum.

Bakışlarımı hemen, birkaç adım ötemde oturan Arif'e çevirdim. Şu an bulunduğumuz eve geldiğimde benimle beraber içeriye girmişti, onun varlığı beni güvende hissettiriyordu. İlkin ayakta yanımda beklemiş, ben oturmasını isteyince en yakınımdaki koltuğa oturmuştu. Yengesi olduğum için değil, beni sevdiği için öfkelendiğini görebiliyordum. Müsait bir zamanda ısıralım insan irisini.

Elinde tuttuğu telefonun ışığı sürekli yanıp sönüyordu. Bu manzara, Karan ile hâlâ konuştuğunun en büyük ispatıydı. Yanımda istiyordum onu, görürsem geçerdi bütün sıkıntım. "Arif, rahat mısın?" Sırf gerginliğimi azaltmak için sorduğum soruya, başını sallayarak cevap verdi. Böylelikle konuşmak için yaptığım tek girişim, başarısızlıkla sonuçlandı.

Baran Demiroğlu kısık bir sesle, "Sen değilsin ama..." dediğinde ona doğru baktım. "Papatya çayı içmek ister misin? Ya da başka bir şey," derken şömineye odun atıyordu.

"İçmez!" dedi Arif sessizliğini bozarak, gür bir sesle. Belki boğazımız kurudu!

Baran Demiroğlu, Arif'in yükselmesine karşılık gülümseyerek doğruldu. "Onu zehirleyeceğimi mi düşünüyorsun?" Aklımdan böyle bir düşünce geçmemişti. Onun bana zarar verme ihtimali, gözlerini gördüğüm anda zihnimden uçup gitmişti. "Öldürmek istesem sence bunu bir çayla mı yaparım, Tekin? Şimdiye kadar yapmamış olmamın nedeni, şu an yapmak istemem değildir herhâlde." Arif'in sert bakışları değişmedi. Baran Demiroğlu karşımıza oturup gözlerini gözlerime dikti. "Sana ulaşmam hiç kolay olmadı. Önce Görkem, sonra Akdoğanlar engel oldu. Tek isteğim, seninle geçirmek istediğim birkaç saatti."

EFLÂL | RAFLARDAWhere stories live. Discover now