B.16: I mad at Disney

1.7K 163 111
                                    

¤Salem Ilese- Mad at Disney¤•••

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

¤Salem Ilese- Mad at Disney¤


"Nereye gidiyoruz? " Diye fısıldadım sonunda ama beni duyup durdu ve sinirle bana döndü. Bileğimi bırakmadı.

"Siktiğimin herhangi bir yerine" diye bağırdı. Yağmur üzerimizi ıslatırken bunu ilk defa yaşadığımı fark ettim. Normalde benim için şemsiye tutan insanlar vardı. Şimdi ise sadece o. Tekrar yürümeye başladığında peşinden gittim sadece.

Yağmurun insana bu kadar iyi geldiğini bilmiyordum. Islanmak bana hep soğuğu anımsatıyor ama üzerime düşen yağmur taneleri yüzümden akarken göz yaşlarımı saklıyordu. Bu yüzden minettardım. Yağmur o kadar sıktı ki bir kaç adım ötemde öfkeyle yürüyen Yoongi'yi görmek bile zordu ya da tamamen gözlerim yaşlı diyeydi. Sonunda eski bir binaya girdik. İki kat yukarı çıktığımız da cebinden bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı.

"Geç" dediğinde onu dinledim. Bir stüdyo daireydi ve içeri de kayıt yapmak için bir yer, üzerinde onlarca düğmesi olan bir masa vardı. Gözlerim odadan gezerken siyah deri koltuğu gördüm.

"Beni bekar evine mi getirdin ?"

"Bunun nesi bekar evi ?"

"Sade, pis ve küçük. Bekar evi"

"Tanrım! Burası Hoseok'un kayıt stüdyosu. Biraz dağınık olabilir ama bunu onun yanında söyleme. Ayrıca bu hava da dışarıda olmaktan iyidir"

"Havayı sevmiştim" diye fısıldadığımda bir dolabı acıyordu.

"Seversin çünkü senin içinde de kıyametler kopuyor" dedi ve çıkardığı bir tişörtü bana attı. Tişörtü havada kaptım.

"Temiz merak etme. Hoseok bu konuda biraz takıntılı" dese de tişörtü kokladım. Cidden deterjan kokusu üzerindeydi. Ben bunu yaparken göz devirdi ve kapıya ilerledi.

"İki dakikan var" dedi. Çıkar çıkmaz üzerimdeki ıslak eşyaları çıkardım ve bana verdiği tişörtü geçirdim. Hoseok zaten benim iki katımdı. Bu yüzden tişörtün bana bol gelmesine şaşırmadım. İki dakika sonra Yoongi kapıyı bile çalmadan daldı içeri. Islak kıyafetlerimi kuruması için dolaba astım. Yoongi sandalyeye oturup bilgisayarı açarken deri koltuğa geçtim. Bir anda bana döndü.

"Sen aptal mısın? "

"Ne ?"

"Aptal mısın?  Bugün sınıfta olan da neydi ? Hepsinin ağzına sıç hakkın ama zayıflığını göstermekte ne ?" Dedi sakince. Ayaklarımı bağdaş kurmak için kendime çektim.

"Haklısın...sadece sinirime yenildim"

"O piçten ayrılman gerek" dedi bilgisayara dönerken. Kenarda duran tabaktan mandalina aldı ve kabuğunu soymaya başladı. Orada otururken bir çocuktan çok daha farklıydı. Bir anda gözümde büyüdü sanki. Ciddi gözleri bilgisayarı tarıyordu. Hoseok'un dediği geldi aklıma. O iyi bir dinleyici.

"Ayrılamam" dediğimde beklediğimin aksine bana bakmadı bile. Mandalinayı ikiye ayırıp yarısını yedi. Yarısını da kenara koyduktan sonra sigaradan bir dal çıkarıp yaktı.

"Başka birini seviyor. Seni sevmeyen biriyle evlenmek mi ? Hmm.. O piç nasıl seninle nişanlıyken başka birinden hoşlanabilir" dedi ve sandalyeyi bana çevirdi. Bir kaç hareketle tekerlekli sandalyeyi karşıma getirdi.

"Bak ters anlamak. Aşk bu. İnan evli biri bile birine aşık olabilir ama mesela dönüp de karına ben aşık oldum demessin atıyorum. Ayrılırsın sessizce. Yapamıyorum dersin. Seninle mutlu olamadım dersin. Bir bok dersin yani. Eğer direk ben aşık oldum dersen karşındaki kişiyi zaten sevmediğini bağırırsın çünkü birine aşık olursan sürekli onu düşünürsün. Başkasına bakmaya bile fırsatın olmaz. Hayır, sana dünyaları bile verseler...bakamazsın ki." Dediğinde iç çektim. Parmağını bana doğru uzattığında göz göze geldik.

"Sana diyorum. O çocuk sana aşık değil" dediğinde kafamı yere çevirdim.

"Bunu biliyorum zaten Yoongi"

"Nasıl ?"

"O beni, bende onu sevmiyorum. Sevmiyoruz yani. O benim en yakın arkadaşım. Bu da zorunlu bir ilişki işte. Liseye geçmeden buna karar verdiler. Liseden sonra evleneceksiniz dediler. Biz de bu karara alıştık" dediğimde donmuş surat ifadesine baktım. Aslında ifadesizdi ama kıpırdamıyordu da.

"Ben..ben bugün salonda bana onu diyince...Yani hiç düşünmedik biliyor musun ? Birimizin bir gün birine aşık olma ihtimalini düşünmedik. O yüzden şuan kendimi boşlukta hissediyorum. Ölmek üzereyim sanki çünkü tüm planlarım gitti. Kafamda milyon soru var. Şimdi ne yapacağız ? Bu ilişki devam mı edecek ? Peki Jisoo'da ondan hoşlanıyorsa ?  Taehyung'u düşünüp ondan ayrılsam mı?  Ayrılsam bile bizimkiler kıyameti koparır ve bizi tekrar barıştırır mı ? Bunları sana neden anlatıyorum ?" Dedim ve ellerimle yüzümü kapattım. Şuan ilk defa birine anlatmanın verdiği utanç vardı üzerimde.

"Sana neden anlattığımız bilmiyordum bile. Bütün bunlar sadece..Beni boğuyor. Belki biraz daha özgür olsaydım daha farklı olurdu" dediğimde ellerimi tutup yüzümden çekti.

"Anlattıklarına inanıyorum Jennie. Tüm hepsine. Ailelerin insan üzerinde ne kadar büyük bir etkisi olduğunu biliyorum ama...özgürlük sence de elimizde değil mi ?" Dediğinde kafamı iki yana salladım.

"3 yıl önce evlenecegimiz tarih belirlendi. 18 yaşına daha girmedim Yoongi ama öğrendiğim her şey Taehyung'la ilgiliydi. Onu korumam gerekti, yanlışını örtmem gerekti, arkasında durup onu itmem gerekti. Onun yanında güzel durmam gerekti ama güzelliğimle de onu geri plana itmemem gerekti. İkisini birden nasıl yapacağımı bile bilmiyordum." Dedim ve birleşmiş ellerimize baktım.

"Ve en kötüsü de bunları bana annemin demesiydi. Gün içinde yediğim her şeyi yazmamı istedi. Dik durmamı, gülümsememi istedi. Bizden sahte bir aşk istedi. Yaptı da. Okuduğum kitaplardan tuttu öğrendiğim dillere kadar her şey Taehyung'un geleceğiyle alakalı. Fransızca ? Fransız yatırımcılarla olursa da yemek yeriz diye. Çince ?  Çinde büyük bir şirketimiz var. Belki isjm düşer de Çin'e gitmek zorunda kalırız diye. Elit insanlar bana Dante'nin bilmem ne kitabından örnek verirse mal mal bakmayalım diye. Ben Jennie değilim yani...ben onun için mükemmel eşim" dediğimde kafasını birleşmiş ellerimizin üzerine koydu.

"Peki bunları o biliyor mu ?"

"Birazını...oda bunun benzerlerini yaşıyor. Tamam belki yemeği sayılmıyor ama oda kötü şeyler yaşıyor. Eh Kimslerin Cehennemine hoşgeldiniz! Burası dışarıdan cennet gibi gözükse de maalesef öyle değil" dedim sessizce. Ellerimi bıraktı ve sırtını yaslarken bacak bacak üzerine attı.

"Peki böyle mi gidecek ? O sevmediği biriyle, sen seni sevmeyen biriyle...halbuki dışarıdan prens ve prenses gibisiniz. Mutlu gözüküyorsunuz, birbirinize ait gibi"

"O Disney filmlerinde olur canım. Disney hepimizi kandırdı. Gerçekte ne aşk ne de dileğini gerçekleştiren yıldızlar var. Sadece hayatının içine sıçan domuzlar var"

high society • TaennieWhere stories live. Discover now