21- Özür dilerim Yoongi

650 69 97
                                    



İkisi de ağzı açık kapıdakilere bakarken, karşılarında dikilen iki çocuktan biri konuştu.

- Amınakoyayım görmüyor musunuz çocuğun halini ne bekliyorsunuz kapıda çekilsenize şurdan.

San'ın tiz sesiyle irkildiler. Birer adım gerilerken hâlâ Wooyoung'un burada San ile ne işi olduğunu sorguluyordu ikisi de, ayrıca Wooyoung'un ağzı yüzü yara içindeyken. San tuttuğu çocuğu salona götürürken arkasından takip ediyorlardı onları. Wooyoung'u oturtup yanına yerleşen San'la Yoongi ve Hoseok ikilisi sorgulayıcı gözlerle San'a bakıyordu.

- Anlatıcam lan anlatıcam bakmayın şöyle öldürücek gibi ilk önce bir şu çocuğun yaralarını temizleyelim. Sonra konuşuruz. Halini görmüyor musunuz?

Hoseok başını sallayıp pansuman için gerekli şeyleri almaya gitti. Ne kadar Wooyoung'dan hoşlanmıyor olsa da haline üzülmüştü, kalpsiz değildi Hoseok. Kim olsa üzülürdü gerçi o haline, kim dövdüyse fena dövmüştü kusursuz suratı dağılmıştı çocuğun. Hızlıca malzemeleri alıp yanlarına gitti. San gerekli pansumanı titizlikle yaptıktan sonra, Wooyoung bayılıp uyumuştu.

San ise karşısında oturan çocuklara dönüp dik bir oturuş sergilemişti.

- Anlatıcam araya girmeyin ki lafımı unutmayayım.

İkiside başını sallamıştı onaylar gibi.

- Şimdi hani ben kameramı unuttum geri dönmüştüm ya bara. İşte içeri girdim kamerayı aldım. Tanrıya şükür kimse almamıştı. Sonra gelmişken biraz içeyim dedim oturdum içtim. Ortamda güzeldi. Yakışıklı çocuklar falan anlarsınız ya. İşte baya bi takıldım, sonra baktım saat sabah 7 olucak. Dedim hassktr, işte neyse parayı falan ödeyip kameramı aldım çıktım. Yürüyorum salak salak, bir anda duvarın kenarında çökmüş bir çocuk gördüm. Yüzü gözü kan içinde, gülüyor mu öksürüyor mu anlaşılmıyor bile. Dayak yemiş belli ki yatıyordu duvarın kenarında, görmezden gelip gidiyordum. Yaklaştım biraz, sonra okulda gördüğüm birine çok benzettim. İyice yaklaşınca anladım ki o gördüğüm çocuk. Normalde sikseler tanımam ama baya etkilenmiştim ilk gördüğümde ben bundan taş gibi çocuk amınakoyim. Her neyse sonra basket takımında olduğunu bildiğim için gittim yanına kaldırdım bunu. Sarhoş tabi gerizekalı. Sonra aklıma sen geldin Yoon sonuçta takım kaptanısın, eve geldim açmadın kapıyı. Sonra Hobi dün sohpet ederken evi tarif etmişti. Dedim kesin birlikteler, bu saate kadar bu çocukla aradım evi, sonunda buldum. Böyle yani.

San tek nefeste anlatmıştı her şeyi, karşısındaki ikili de kafasını sallamıştı. Kimse ne olduğunu bilmiyordu, zaten o gece gördüklerimde yalnızdı ve içiyordu Wooyoung.

- Tamam ben bir kahve yapayım, Yoon sizde uyandırın şunu ayıltalım anlatsın ne olduğunu.

Hoseok gidip kahve hazırlarken diğerleri Wooyoung'u ayılttı. Uyanıp kahvesini içip etrafına baktı Woo. Sonra sinirle kıkırdadı,

- Tam bir piçim değil mi Yoongi?

Yoongi anlamsız bakışlarla bakıyordu karşısındaki çocuğa, evet öyleydi ama şu an ne alakası vardı.

- Öylesin Wooyoung da ne alaka şu an.

Sızlayan suratının verdiği acıyla devam etti Wooyoung.

- Özür dilerim Yoongi.

Sıkıntılı bir nefes verdi.

- Seninle hiç uğraşmamalıydım, ailen ile ilgili konuyu hiç gün yüzüne vurmamalıydım. Çok üzdüm seni değil mi?

Gözünden bir yaş aktı,

- Ama Yoon sana bir şey söylemek istiyorum, Annen ve Baban varken, aslında yok gibi olması daha çok acıtıyor. En azından sen onları hiç tanımadın, ya tanısaydın ya sana bok gibi davransalardı.

Dependency | SopeWhere stories live. Discover now