~4~

529 57 457
                                    



Minho tüm gece sebepsizce uyuyamamış ve kitap okuyarak gözlerini yormaya çalışmıştı. En sonunda sabahın altısında, elindeki kitapla uyuyakalıp bir saat sonra uyanmıştı.

Kahvaltı yaparken ilk kez hissetti tamamen yalnız olduğunu. Babası yoktu artık. Karşılıklı oturup havadan sudan sohbet edemezler ya da spor kanallarını gezerken beğenmedikleri yorumları eleştiremezlerdi.
Minho çok küçük yaşta babasıyla kalmaya başlamıştı. Annesini hatırlamıyordu bile ki hatırlamak da istemiyordu. İster dolduruşa gelmiş olsun ister haklı olsun. Sonuçta bu yaşına babası getirmişti onu, annesi değil.

İştahı olmadığından kahvaltı sürecini uzatmadı. Bulaşıklarını yıkadı, dişlerini fırçaladı ve ceketiyle ayakkabılarını giyip çıktı evden.
Aniden karşısında Changbin'i görünce irkilerek geriledi.

"Günaydın hyung, ben de tam kapıyı çalacaktım."

Minho ona memnuniyetsiz bir bakış atıp ilerlemeye başladı. Sabah sabah yüreği ağzına gelmişti, bu yüzden Changbin'i dövmek istiyordu.

"Dün iş görüşmem vardı ve kabul edildim. Şimdi çalışmaya gidiyorum. Var ya mükemmel ötesi modern bir otel."

Hm'ladı Minho. Ardından siniri bir kenara bırakıp gülümsemeye çalıştı. Neticede arkadaşı açıkta kalmamıştı. Biraz önceki korkusunu ve sabahki yalnızlık düşüncelerini unutacaktı.

"Senin adına sevindim. Umarım bu seferki uzun vadeli olur."

Changbin eliyle ensesini kaşımış ve yürümeye devam ederken Minho'ya bakmıştı.

"Sağol hyung da şey... Biliyorum kabul etme oranın epey düşük ama yinede sormak istiyorum. Bu gece çalışanlar için bir parti ayarlamış otel. Arkadaşlarınız ve yakınlarınız da gelebilir dediler. Diyorum ki sen..."

"Biliyorsun madem neden soruyorsun? Sevmiyorum öyle içkili, aptal saptal partileri."

Changbin dudak büzerek Minho'nun önüne geçince duraksamak zorunda kaldı. Cidden istemiyordu parti falan.

"Sorun içki mi sanki hyung, meyvesuyu da var. Lütfen gel, eğleniriz biraz. Hem çok çalışıyorsun, kafan hep dolu. Yeni ilhamlar almak ve beynini rahatlatmak için mükemmel bir fırsat bu."

Minho bir eliyle Changbin'in koluna uzanmış ve onu kenara iterek tekrar yürümeye başlamıştı. Changbin de durmayıp yetişti ona. Durağa gelmişlerdi. Normalde Changbin otobüsle, Minho genelde taksiyle gidiyordu ancak Minho ne zaman Changbin'le birlikte yola çıksa otobüsü taksiye tercih ediyordu. Üniversite zamanlarını anımsıyordu ve bu hoşuna gidiyordu.

"Söz kötü bir şey olmayacak. Sana en güzel meyvesuyunu vereceğim hem. Birazcık durup gidersin. Hm?"

Otobüs durağa yanaştığında ve ikisi de acele etmeden yarısı boş araca bindiğinde kısaca düşündü Minho. Cidden sevmiyordu parti ortamlarını. Sorun içki değildi. Sorun kalabalık ve samimiyetsiz olmasıydı. Özellikle de lisedeki kötü anısını hatırlattığı için ayrı bir antiydi partilere.

"Benim için zor", dedi yanındaki arkadaşına bakmadan.
Changbin ona kısaca bakmış ve ne demek istediğini anlamıştı hemen. Birbirleriyle hemen hemen her şeyi paylaşırlardı bu yüzden biliyordu sorunu.

"Sorun değil hyung. Bu defa ben olacağım yanında. Hem artık çok yakışıklı ve özgüvenli bir adamsın. Kimsenin sana laf etmesine izin vermezsin. Belki de bu korkunun üstüne gitme zamanın gelmiştir?"

Bir süre bir şey söylemedi Minho. Changbin'in ineceği durağa yaklaştıkları vakit kısaca vedalaştılar sadece. Changbin de çok üstelemek istemedi onu. Kendi kararıydı sonuçta.

Banginho Stories 2Where stories live. Discover now