~One-Shot~

822 69 287
                                    

Başlamadan belirteyim, bilmiyor ya da hatırlamıyor olabilirsiniz. Minho doksan sekizli, Chan doksan yedili. Ona göre yaşlarını hesaplarsınız;)




Kasım 2004

"Çocuklar, güzel güzel oynayın. Kavga yok."

Minho dudaklarını büzerek annesine bakmış ama genç kadın onu görmemişti.
Chan elindeki uçağı hayranlıkla izlerken Minho ona kıskanç bakışlar atıyordu şimdi. O oyuncağı annesinden isteyen Minho'ydu ama Chan ve annesi evlerine gelince elini bile sürememişti daha.

Chan uçakla odanın etrafında tur atıp hayal gücüne dalarken Minho ağladı ağlayacak bir halde yatağına çöktü.
Anneleri komşuydu ve çok iyi anlaşıyorlardı. Onların uzun yıllardır süregelen iyi ilişkileri sonucu çocukları da arkadaş olmak durumundaydı bir nevi. Chan bu eve gelip oynamayı çok severdi ancak Minho hep ağlayıp üzülen taraf olurdu.

"Fiyuv, uçak geliyor açılın!"

Chan önünden geçmeden önce ayağını uzattı Minho. Böylece minik beden önüne çıkan engelle sendeleyip yere düştü. Çenesini parkeye vurduğu için gözleri doldu hemen.

"Özür dilerim", dedi Minho.
Aslında bilerek yapmıştı ama Chan ağlamaya başladığında korkmuştu. Hemen yanına çöküp başını sevdi. Annesi de böyle yapardı, o zaman geçerdi acısı.

"Ne oldu? Düştün mü birtanem?"

Onun ağlama sesine gelen annesi, ikisinin yanına oturup oğlunu kucağına çekti.

"Benim yüzümden oldu. Chan'la oyuncaklarımı paylaşmak istemedim."

Chan'ın gözyaşları dinerken annesi gülümsedi hafifçe. Minho'nun saçlarını karıştırdı nazikçe.

"Siz arkadaşsınız Min. Arkadaşlar her şeylerini paylaşır ve birbirlerine iyi davranırlar. Birlikte oynarsanız ikiniz de eğlenirsiniz hm."

Minho başını öne eğip minik elleriyle oyalanmaya başladı. Chan da annesinin kucağından inip yerdeki uçağı aldı.
"Sırayla oynayalım", dedi Minho'ya uzatıp.

Minho başını kaldırdı ve uçağı alırken kocaman gülümsedi.





Eylül 2006

"Canım acıyor", diye feryat etti Minho. Gözyaşları yanaklarında kurumuştu.
Yaklaşık yarım saattir evlerinin önündeki parkta yalnız başına oynuyordu. Chan'ı bekliyordu aslında. Sözde anlaşmışlardı, burda buluşup yeni oyunlar oynayacaklardı.

"Hey, ne oldu sana?"

Dizini tutarak kumda oturan arkadaşının yanına koştu Chan. Annesi ona ceza verdiği için geç kalmıştı. Bilgisayara bakma zamanını yarım saat aşmıştı çünkü.

"Düştüm", dedi Minho. Ara verdiği ağlama seansı yeniden başladı sonra.
Chan onun saçlarını okşadı yavaşça. Ne zaman ikisinden biri incinse, saçlar okşanırdı çünkü bu acıyı azaltırdı. En azından onlar için.

"Ağlama Min. Geçecek. Gidip annene haber vereyim."

Minho o ayaklanmadan kolunu yakaladı ve ağlamaya devam ederken başını iki yanda salladı.

Banginho Stories 2Where stories live. Discover now