~16~

398 53 350
                                    



Yöneticiyle konuştuktan sonra bahçeye çıkmıştı Chan. Aklı bir ton soruyla doluydu ama düşünemeyecek kadar stresliydi.
Yibo için de, kaybolan hastalar için de önemli bir adım atmaya çalışıyordu evet, ama çok da riskli bir işe giriştiğinin farkındaydı.
Bir kere Minho'nun garip tavırlarını çekmek yeteri kadar zordu. Şimdi de gece boyunca odasında duracaktı ve bu fikir, sergilediği tavrı da hesaba katınca hiç doğru gelmiyordu.
Gerçekten kimsenin zarar görmesini istemiyordu. Öte yandan da bu stresi yaşamak istemiyordu. Gerçi iznini almıştı artık. Kaçış yoktu.

Normalde haftasonu nöbeti vardı ancak bugün mecburen kalacaktı hastanede. Tüm görüşmeleri bittiği için boştaydı. Bu boşluğu hastaları hakkında daha fazla bilgi almak için araştırma yapmakla doldurması gerektiğine inanıyordu.

Oturduğu banktan kalktı ve hastaneye girdi. Arşiv odasına gidecekti. Gerçi oraya izinsiz ve yalnız girmek yasaktı. Bir şekilde hallederdi. Hem Seungmin'in önceki doktoru hakkında da bir şeyler bulmak istiyordu. Adam tayinini isteyip başka bir şehre gitmişti, bu öylesine verilmiş bir karar mıydı?
Akşama kadar bunlarla oyalanacaktı işte.

Birinci kattayken ona selam veren Doktor Jihoon yüzünden duraksamak zorunda kaldı.

"Nasıl gidiyor, epey alışmış görünüyorsunuz."

Sonuçta yeni mezun bir doktor değildi. Alt tarafı aynı şehirdeki başka bir hastaneye geçiş yapmıştı. Alışmaması için hiçbir neden yoktu.

"Zor olmadı", dedi gülümseyip.
"Merak ediyorum Bay Lee, ilk karşılaşmamızda Minho'ya eşlik ettiğini söylemiştiniz. Ne oldu da onu bahçede yalnız bıraktınız?"

Doktor Jihoon kaşlarını çatıp o günü hatırlamak için özel bir çaba sarfetti.

"Yanılmıyorsam bazı dosyalara ihtiyacım vardı. Sizden ayrıldıktan sonra Bay Kim'le görüşecektim. Neden soruyorsunuz?"

Chan hafifçe gülümseyip omuz silkti. Emin değildi ama ciddi anlamda kurt düşmüştü içine. Bu hastanedeki herkes garipti. Doktorlar da.

"İyi günler Bay Lee."

Doktor Jihoon başıyla selam verip yoluna devam ettiğinde oyalanmadan koridora girdi Chan. Merdivenleri hızlıca inerken aşağıda kimsenin olmamasını diliyordu.
Arşiv ve deponun bulunduğu çok da ışık almayan kata indiğinde, telefonu titredi cebinde. Kapıdan girmeden önce yanıtladı aramayı. İçerde telefon çekmeyebilirdi.

"Bugün tekrar tüm çalışanları tek tek sorguya almaya başlayacağız. Seni en sona alırım, o zamana kadar Minho'nun üstünden ayırma gözlerini."

"Daha önceki sorgularda bir şey çıkmadıysa şimdi de çıkmaz Yibo. Amma boş işlerle uğraşıyorsunuz. Sen şu bahsettiğin izni almaya odaklansana."

"İşime karışma sen. O iş zaten bende. Dediğimi yap ama dikkat çekme."

"Emredersiniz başkomiserim.
Doktorum ben hatırlatırım, emrin altındaki polislerden değil."

"Sen bu konuşmayı tartışmaya çevirmeden önce kapatayım ben en iyisi."

"Dur söylemeyi unuttum. Bugün eve gelmeyeceğim. Yöneticiden izin aldım, gece gözlem yapacağım."

"Oh, süper haber. Nihayet bir şeyler öğreneceğiz artık ne dersin. Dikkatli ol."

"Kapıyorum."

Chan telefonu cebine geri attıktan sonra arşiv yazan kapının kulbunu kavradı ve aşağı indirdi. Beklediğinin aksine, açılmadı.
Boştaki eliyle alnına vurup geri çekildi. Tabiki açılmazdı. Hastaların girme ihtimaline karşı önemli olan olmayan her yerin kapısı kitlenirdi. Anahtarların orijinali yöneticide, kopyaları da temizlik görevlilerinde olurdu.

Banginho Stories 2Where stories live. Discover now