~79~

210 36 123
                                    


Evet, burası beklediğinden daha normaldi. Organize bir suç örgütünün başı olma ihtimalini bile düşünmüştü çünkü. Oysaki sadece dublex sıradan bir evdi. Ve Felix'i takip etmek sandığından daha kolay olmuştu.

Neden bununla uğraştığını sorgulama aşamasındaydı. Tam anlamıyla sorgulamıyordu çünkü arkadaşı ondan bir şey saklıyordu. Bu ciddiydi. Minho güvendiği ve sevdiği birinin ondan bir şey saklamasına tahammül edemiyordu. Felix'in derdi neyse bulmalı, gerekirse ona kızmalı ve yanında olmalıydı. Arkadaşlık böyle bir şey değil miydi?

Çam ağaçlarının arkasına saklanarak evin ön bahçesine kadar ilerlemiş ve alt katın geniş bir terasa açıldığını, camların da saydam olduğunu fark edince sessiz bir küfür savurmuştu.
O kadar da uzun bir çocuk olmadığı için ilk kez şanslı hissetti ve büyük saksının arkasına saklandı.

Neden burdaydı?
Beklemenin en kötü yanı buydu. Kendini sorgulamaya başlamıştı ve bundan nefret ediyordu. Kararsızlık gözünde en büyük acizlikti ve o yöne doğru sürükleniyordu işte. Buna bir dur demesi gerekiyordu. Bunu yapabilmesi için de bekleme aşamasının son bulması.
Direkt Felix'e sorsa cevap alamazdı ki. Uyuyakaldım diye yalan söylemişti işte. Anlamıştı Minho.
Ya söylemediyse? Ya yanlış anladıysa? Peki Felix ne arıyordu burda? Neden Bay Bang'la öyle konuşmuştu?

Görüş açısına giren bedenlerle nefesini tuttu. Aslında dışardaydı ve ses çıkarmasa sorun olmazdı ama fazla salgılanan adrenalin yüzünden ne yapacağını şaşırmıştı.

Bay Bang'ın elinde bir kağıt vardı. Felix'e oturması için sandalyeyi işaret etti. Minho'nun gördüğü kadarıyla Felix, epey heyecanlı görünüyordu. Heyecanlı ve hevesli.
Elindeki kağıdı Felix'in önüne koyup masanın üstüne oturdu. Birkaç dakika Felix'in kağıtta yazanları okumasıyla geçti. Sonra Bay Bang bir kalem verdi ona. Felix de beklemeden imzaladı.

Minho ne döndüğünü çözemedi ve bu onu umutsuzlaştırdı. Aralarında bir anlaşma mı yapmışlardı, dersle ilgili bir şey olabilir miydi? İyi de bir hoca ve öğrenci arasında nasıl bir anlaşma ya da vesaire olabilirdi ki?

Minho bu defa da dizlerinin uyuştuğunu hissederek dikkatle oturuşunu değiştirdi. Sadece birkaç saniye bakmamıştı onlara, ne olmuştu da bir anda öpüşmeye başlamışlardı?
Bu görüntünün şokunu atlatması nedense uzun sürmedi ve ne yaptığının farkında bile değilken ayaklandı Minho. Öyleyse hala şoktaydı. Çünkü arkasına bakmadan evden koşarak uzaklaşırken fazlaca ses çıkardığının ve ikilinin bahçeden koşup giden silüeti gördüğünün farkında değildi.

Eve nasıl geldiğini, annesinin ne dediğini ya da banyoya ne ara girdiğini hatırlamıyordu. Soğuk suyla buruşana kadar yıkanırken gördüklerinin gidere akıp kaybolmasını diledi. Bay Bang'ın derin sesini duyduğunda içinden çıkartmak istediği alev topunu tam göğsünün ortasında hissediyordu şimdi. Neden bu kadar kırgın ve üzgün hissediyordu? Felix onun arkadaşıydı. Ve yeni hocalarına aşık olduğunu söylememişti. Neden saklamıştı ki? Minho onu yargılamazdı, yardımcı olurdu hatta.

Banyodan çıkıp çabucak geceliklerini giydi ve yatağına uzandı. Bu böyle düşünerek, kendini yiyip bitirmekle olmayacaktı. Yarın Felix'le mutlaka konuşacaktı.




...




Seungmin'in buz pistinde yaptığı ahenkli hareketleri izlemek bile huzur vermemişti Minho'ya. Göğsünün ortasındaki alev topunu hala hissedebiliyordu ve bu canını sıkmaya başlamıştı.

Ona veda edip okula girdiğinde ve ilk dersine girmek için birinci kata çıktığında yanına gelen sınıf arkadaşıyla duraksamak zorunda kaldı.

Banginho Stories 2Where stories live. Discover now