~59~

241 38 301
                                    



Eski Kral için her şey daha somuttu şimdi. Yapacağı şey belliydi. Krallığını geri alacaktı.
Asla bu insanlara hizmet etmek, onları memnun etmek gibi bir amacı yoktu. Bu zamana kadar Qeiwalid yöneticilerine gözükmemesinin nedeni de buydu. Ama Qeiwalid'ten olmayan, açgözlü başka bir krallığın, topraklarına girip hiçbir şey olmamış gibi yaşamasına izin veremezdi. Bu yüzden müdahale etmeye karar vermişti.

Aklına birçok fikir gelmişti. Önce insanları örgütlemesi gerektiğini düşünmüştü çünkü yalnız başına yapabilecekleri sınırlıydı. Ancak zamanla bu fikrin gereksizliğini idrak edebildi. Suyu bulandırmaya gerek yoktu çünkü güç ondaydı.
Bu yüzden saraydan gizlice çıktığında, önce sabah olmasını bekledi ve dikkat çekmemek için giydiği sıradan kıyafetleri değiştirdi. Kıyafetlerinden soylu biri olduğu anlaşılıyordu tabii ve onu gören insanlar da buna göre hareket ediyordu.
Minho emindi, çok yaşlı ve efsaneyi taşıyan birkaç kişi hariç kimse onun Eski Kral olduğunu anlamazdı.

Kıyafet ve takı satan bir dükkana girdiğinde, satıcı adam onunla özenle ilgilendi. Minho ise sadece aynada kendine baktı ve üstünü başını düzeltip adamdan bir tarak rica etti. Saçlarını şekillendirdikten sonra dükkandan çıktığında, adam nerde yanlış yaptığını düşünmeye başlamıştı. Tanımadığı bu soyluya bir şeyler satabilirdi halbuki.

Minho etrafta bir şey arıyormuş gibi gezen askerleri farketmişti elbette. Üstelik direklere ya da dükkan camlarına yapıştırılan resim de ne aradıklarını belli ediyordu.
Büyücü Maphalda'nın yüz hatlarının düzgünce karalandığı bu resimler, Minho'yu rahatsız etti. Ne olursa olsun, o aptal kadının ritüelle ilgili bir şey söylemediğinden emin olmalıydı.

Yolun ortasında dikilmeyip boş bir ara sokağa girdi hemen. Gözlerini kapadı ve odaklandı. Büyücüye verdiği taşın yaydığı sihirli ve güçlü enerji, hala Qeiwalid sınırlarındaydı.
Öfkesine hakim olarak gözlerini açtı ve emin adımlarla sokaktan çıktı. Kadına askerlerden önce ulaşacaktı.
Onu hallettikten sonra asıl meseleye odaklanırdı.




...




Askerler her yere bakmıştı. Qeiwalid'in altını üstüne getirmişlerdi. Haliyle de büyücü kadın bulunmuştu. Ancak bekledikleri şekilde değildi.

"Majesteleri, büyücüyü kimin öldürdüğünü biliyorsunuz değil mi?"

Komutan Wi çekinerek sorduğunda, bakışlarını masasındaki kağıt yığınından çekti Kral. Elbette biliyordu ve anladığı kadarıyla Minho kesinkes dönmüştü. Artık bir anı değildi, artık birilerini öldürmek istiyorsa yanına yaklaşmalı ya da karşısına almalıydı.

"Qeiwalid'in beşinci kralı Lee Minho, benle iletişime geçmişti. Babam ölmeden önceydi. O zamandan beri görünmeye ve bir şeyler söylemeye devam ediyordu.
O pelerin Eski Kral'ın dönüş biletiydi Wi. Büyücüyle işi bitince tehlikeli olacağını biliyordu, bu yüzden kadını öldüren ondan başkası değildir."

Komutan hayretle büyüttüğü gözleriyle baktı krala. Bunca zamandır buydu canını sıkan demek ki. Epey dalgın ve yorgundu hep. Üstelik pelerine verdiği önem de ortadaydı. Nasıl anlamamıştı? Bu krallığın büyülü olduğunu herkes öğrenmişti, neden bunu tahmin edemeyip Kral'ına yardımcı olamamıştı ki?

"Bağışlayın Majesteleri, yükünüzü fark edemedim."

Chan ona bakarken ne kadar şanslı olduğunu düşündü. Wi gerçek bir arkadaş ve yardımcıydı. Çok da yetenekliydi.

"Artık bir önemi yok Wi. Bundan sonra ne yapacağımıza odaklanacağım. Büyücü öldüğüne göre, hedefi direkt ben olabilirim. Saraya gizlice girme gibi bir planı olabilir, güçlerini kullanarak bazı insanları yanına çekebilir. Dikkatli ve gözü açık olacağız."

Banginho Stories 2Where stories live. Discover now