13. BÖLÜM "KALPLERİN İNZİVA VAKTİ"

22.6K 1.2K 436
                                    

Sonunda düzenlemeyi bitirdim... düzenlemenin son bölümüyle karşınızdayım, yirmi üçe kadar devam edebilirsiniz.

Nasılsınız?

Bu bölüm biraz kısa ve farklı bir bölüm. Yorumlarınızı görmek istiyorum, satır aralarında buluşalım.

Bu bölüm kurgudan bağımsız bir bölümdür.

Keyifli okumalar!

13. BÖLÜM "KALPLERİN İNZİVA VAKTİ"

(Bu bölüm Anka'nın geçen bölümün sonunda kurduğu hayalden oluşan bir bölümdür. Özel bölüm gibi düşünebilirsiniz. Kurgudan bağımsız bir bölümdür.)

Topuklu ayakkabılarımı çıkarırken, anahtarla açtığım evime bir adım attığımda, içeriden duyulan gülüşme sesleri, bu yorgunluğumda bana iyi gelecek en güzel şeydi. Bugün işim biraz uzamıştı, Bikeç beni defalarca aramış, yanıma gelmek istemiş, bir şekilde onu kızımızla evde durabilmeye ikna edebilmiştim. Kapıyı sessizce kapattığımda, girişteki aynadan yüzüme baktım. Yorgunluğum yüzümden anlaşılırken, Bikeç'e bunu hissettirmemek için yüzüme bir gülümseme bıraktım. Benim birazcık yorulmam düşüncesi onu delirtiyordu. Aksi halde yanımdan tek saniye ayrılmazdı. Onu zar zor bu konuda ikna edebiliyordum zaten. Çantamı, dolabın üzerine bıraktığımda, küçük adımlarla salona doğru yürüdüğüm, bakış açıma giren görüntü, saniyelerce onları izlememe sebep oldu.

Bikeç kızımızla, koltuğumuza yatmış, onu gıdıklıyordu. Kızımızın gülüşleri tüm evi kaplarken, Bikeç kızımızın yüzünün her noktasını öpüyordu, ikisinin yüksek sesle gülüşleri, kalbimde kendince bir yer buldu. "Bu ne güzel koku be kızım?" Dedi, Bikeç onu daha çok öperek. "Aynı annen gibi kokuyorsun. Sanki ona sarılıp, onu öpüyorum." Dedi, sesindeki bana olan olan özlemi birkaç saattir görüşmüyor olmamıza rağmen hissettim. Onu hem gıdıklıyor, hem de ağzıyla, onun göbeğini ısırıyormuş gibi mırıltılar döküyordu. Bu da, kızımız kaçmak istedikçe, Bikeç ona daha sıkı sarılıyordu.

Benimde tüm yorgunluğum, bu görüntüyü izlediğimde geçiyordu işte. Tüm kalbimi, bu görüntüye vermek isteyeceğim kadar, güzeldi onlar. Bikeç kızımıza bir baba değil, bir arkadaştı. Onunla çocuk gibi oyunlar oynar, onun tek gülüşü için her şeyi yapardı. Ben ona göre bu konuda daha kararlıydım. Ama o sırf o ağlamasın diye, her şeyi yapar, o ağladığında o da onunla birlikte ağlardı. Bikeç bana olduğu kadar olmasa da, kızımıza da en az o kadar hassastı. Gülerken nefessiz kaldığında, Bikeç endişeyle geri çekilirken onun yüzüne baktı. "Sakin... sakin." Diye mırıldandı, ama o da gülmeye devam ediyordu. "Gülmekten çatlayacaksın şimdi."

Kızımız nefeslerini düzene soktuğunda, tekrar babasının yüzüne beklentiyle onu güldürmesi için baktı. Gözlerini irileştiriyor, ağzını kocaman açıp kapatıyor, avuçlarını ağzına kapatıp, babasına oyun yapıyordu. Bir kolunun altında pembe ayıcık vardı. Diğer koluyla da, babasının tişörtünü avucuna kıstırmıştı. İki oyun arkadaşından da vazgeçemiyordu. Babası da ona oyun yaparak, ona istediği ilgiyi vermediğinde, babasının ilgisini çekmeye çalıştı. Koltukta ayağa kalkmak istediğinde, bir an dengesini kaybedip poposunun üzerine geri düşecekti ama babası buna engel olarak, onun kalkmasına yardım etti. Küçük avuçları, babasının göğsünü bulduğunda, kendini onun üzerine attı. Bikeç düşer korkusuyla refleks olarak onun küçük beline kolunu sarmıştı. Küçük parmakları, Bikeç'in boynunu bulduğunda, Bikeç'in onu gıdıkladığı gibi gıdıklamak istedi. Hem babasını gıdıklıyor, hem de sanki gıdıklanan oymuş gibi deli gibi gülüyor, ayakları koltukta çırpınıyordu.

LÂL VE KEHRİBARWhere stories live. Discover now