28. BÖLÜM "MEZARLIKTAKİ GÖLGE"

5K 461 442
                                    

Duyduğuma göre, Bikeç'i çok özlemişizz 🥺 Birkaç gündür burada oldukça aktifim, Safir ve Yakut'a başladım. Şöyle bir aylığına tekrar aktif olamayacağım, maalesef. Ondan önce güzelce okuyun istedim. Diğer kitabıma da beklerim.

Nasılsınız? Diye sorayım öncelikle. Umarım iyisinizdir.

Bol bol yorum yaparsınız değil mi, hevesimi onlar arttırıyor çünkü, sizi seviyorum, keyifli okumalar!💕

Bol bol yorum yaparsınız değil mi, hevesimi onlar arttırıyor çünkü, sizi seviyorum, keyifli okumalar!💕

Йой! Нажаль, це зображення не відповідає нашим правилам. Щоб продовжити публікацію, будь ласка, видаліть його або завантажте інше.

28. BÖLÜM "MEZARLIKTAKİ GÖLGE"

Etraf kalabalık olmasına rağmen yalnızlıktan ölen insanları intihar ettiklerini düşünmeleri gibiydi. Yalnızlık, arkanı dönüp giderken o kadar kalabalığın içinde yanına sadece ölümü alabiliyordu.

Geçmiş sadece gözlerinin önünden değil, bazen de ayaklarının altından geçip gidebilirdi. Öyle bir an gelirdi ki, zaman zihninin içine saplanır kalırdı.

O kadar çok unutmayı diledim ki, sanki zihnim bazı anların üzerine kalın bir çizgi çekti. Bazen kafamın içinde, başka bir insanın sesi yankılanıyormuş gibiydi. İşte o an başlıyordu yenilgi, insanın artık kendine bile yabancı olduğunu kabul ettiğinde.

Kalbim tanıdık, zihnim ise bana yabancıydı. Çünkü kalplerde en tanıdık olanlar, akla en aykırı olanlardı. Bazen kalplere de söz geçmezdi, o noktada insan kendine yabancılaşırdı.

"Beni içeriye almayacak mısınız?" Miraç'ın ima dolu sesiyle, bembeyaz olmuş suratıma soğuk bir su dökülmüş gibi yaka paça düşüncelerimin içinden çekilerek alındım. Kaşları havalanırken, kafasını iki yana salladı. Bu sitemi yürüdüğüm ince çizgiden aşağıya yuvarlanıp sertçe ayaklarımın üzerinde ayağa kalkmama neden oldu. Gözlerinden gözlerime akan bakışlar, bir gülümseye dönüştü ve içimdeki endişeyi kaplayarak yok etti. Omuzları dikleşti, şakayla karışık tek kaşını havaya kaldırıp, "Yoksa geç mi kaldım?" Dedi, belli belirsiz bir gülüşle.

Kabul etmeliydim ki, bunu ben de beklemiyordum. Onu çağırırken aklımın ucundan hiçbir şekilde gelme ihtimali geçmemişti. O an içimdeki o başından beri hüküm sürüp bana acı çektiren o huzursuzluk bir kuş misali rüzgarlı çetin havanın içine doğru inatla uçup gitti.

"Hayır," Dedim, içimdeki kız çocuğu heyecanını bastırmakta zorluk yaşıyordu. Bikeç bunu hissettiğini gördüm, çünkü o da eksik hissettiğimi biliyordu. Bikeç'e bakarak gözlerimle o an bu mutluluğumu onunla paylaşma ihtiyacı hissettim. Bana güç olacağını biliyordum, öyle de oldu. Dudaklarında heyecanıma gülümseyen bir ifade vardı, bu gülüşünü başını aşağıya eğerek gizlemeye çabaladı. Gülüşüme gülümsedi, içimdeki huzursuzluğun uçup gittiğini artık o da biliyordu. Kalbim gümbürtüyle atarken, bu mutluluk yavaşça bedenimden süzüldü ve dudaklarıma ulaştı. Gülümseyerek geri çekildim, bunu göstermek istercesine, "Tam zamanında geldin." Dedim, içeriye geçmesi için elimle kapıyı gösterdim. Onu çok beklemiştim ama o tam zamanında gelmişti.

LÂL VE KEHRİBARWhere stories live. Discover now