1

56.4K 1.3K 255
                                    

Abur cuburları masaya koyduktan sonra kızlara döndüğümde onlar çoktan dedikoduya başlamışlardı. 

"Hey! Size çok önemli bir şey söyleyeceğim. Ama sonrasında konu-"

Sözümü kesen Akşın "Pazarlığa girme. "

"Of tamam ya! Bugün şeye gittim."

İkiside bana bön bön baktı

Hevin "Nereye gittin?"

"Mahkemeye gittim." ikisi de ilk başta idrak edememişlerdi. Mahkeme babamındı. Babam zehirli madde satan üreten bir adamdı. Kulağa kötü geliyor dimi? Yaptığının büyük bir suç olduğunun da farkındaydım. Ona ilk başlarda bırakması için yalvarmıştım. Bırakmıştı. Ya da ben öyle sanıyordum. Bana yalan söylemişti. Hiç bırakmamıştı. 

Akşın "Mehir... Sana kızmak istesek de , istesem de kızamam. Baban sonuçta ne kadar kötü de olsa iyi de olsa. Mahkeme de neler oldu?"

"Eğer içen biri olsaymış 3-5 yıl yatarmış. Ama sattığı için 19 yıl verdiler. " 

Ne kadar babam olsa da bu ceza azdı. Çünkü duyumlarıma göre bir çocuk ölmüştü. Bu zehirden. Hevin konuşacak iken kapı çalmıştı. Hemen ayağa kalkıp gelen kişiye baktım. Sinandı. Babama çalışan ve benim kardeşlerimden biriydi.

"Mehir nasılsın?" 

"İyi gibiyim sen?" Sonunda yüzüme baktığında ağzım beş karış açık kalmıştı. Konuşmasına izin vermeden 

"Yüzüne ne oldu senin?" biraz yüksek sesle söylemiş olmalıydım ki kızlarda yanımız gelmişlerdi. Onlarda benim gibi şaşkınlardı. Çünkü Sinan'ın ilk defa bu denli dayak yediğini görmüştük. 

"Önemsiz bir şey. Mehir seninle özel bir konu hakkında konuşabilir miyiz?"

"Şey tabi. İçeri gel istersen hem pansuman yaparız yüzüne."

"Gerek yok Mehir. "

Önden başı ile dışarıyı işaret ettiğinde ev terliklerimi çıkartıp dışarıda giydiğim terlikleri giydim. Kızlara dönüp 

"Kızlar siz içeri geçin geliyorum hemen." 

Akşın"Tamam kuzum dikkat et bunun ne yapacağı-"

"Akşın!" 

Akşın"Öf ne ya doğruları söylüyoruz. Hadi Hevin içeri geçelim." 

Ardımdan kapıyı kapattıklarında Sinan'ın yanına ilerledim. Babamla ilgili olmalıydı. Bugün mahkemeden sonra babamla konuştuğunu biliyordum. Ama konunun benimle bir alakası olduğunu bilmiyordum. Sinan başını kaldırıp bana baktı. Bir kaç saniye baktıktan sonra söylemişti. 

"Mehir. Selçuk abiyi mahkemeden sonra gördüm. Bana bu mektubu sana vermemi istedi."

"Kötü bir şey yok değil mi Sinan?"

" Bilmiyorum Mehir. Bana sadece bunu sana vermemi söyledi. Benim acil bir işim var. Görüşürüz."

Mektubu elime tutuşturup gittiğin de söylediklerinden dolayı ağzım açık arkasından baktım.  Mektubu açtım hemen 

"Mehirimm, 

   Bunca yıl bana hep anneni sormuştun. Sana hep annen bizi bıraktı demiştim ya. Hayır kızım. Yalan söyledim. Bundan 17 yıl önce bende Mustafa, Levent  ve Kenan gibiydim. Bende birileri için çalışıyordum. Karadağ. Böyle tanınıyor bizim camiada. Bir gün elinde ay parçası gibi bir bebekle geldi. İlk başta bir kaç günlüğüne bakmamı istedi. Küçücük bu bebeğe nasıl bakarım diye düşündüm. Korktum da. Zarar vermekten. Karadağ denen adam  5 ay sonra bir çatışmada öldü. Bu 5 ayda sana çok alışmıştım. Ne aileni bulmayı istedim. Ne de bir başkasına vermeyi. Hatırlıyor musun  sen çocukken İstanbul da yaşıyorduk? Oradan taşınma sebebimizi sana hiçbir zaman söylememiştim. Ailen seni bulmuştu kızım. Yerini öğrendiklerini duyduğum an seni de alıp o şehri terk ettim. Ailen bir daha seni bulamadı. Seni gerçek kızım gibi gördüm her zaman. Bu pis işlerimden uzak tuttum seni. Sana zarar veren hayatına tehdit edecek bir çok şeyden uzak tutmayı istedim  bunu başardım da. Ama bundan sonra yanında olamayacağım Mehir'im. Bugün gözlerinde o ifadeyi gördükten sonra yaşamanın bir anlamı kalmadı. Gerçek ailenin yanına git ay parçam. Onlar seni bekliyor. Sıcak, güvenli ve sevgi dolu o aileye git. Sana vasiyetimdir. Beni de affet kızım. Senin baban olmaktan her zaman gurur duydum. Seni çok seven baban. "

MEHİR-Gerçek Ailem-Where stories live. Discover now