5-Özgürleştiren Kelimeler

6 0 0
                                    

HANS

"Kimin ona bizden önce ulaşmasını istemem?"

Adrian'ın sesindeki talepkar ifade bu saçmalıklarına daha fazla katlanamayacağını belli ediyordu. Elimle yüzümü sıvazladım. Onu bu işe karıştırmayı gerçekten istemiyordum ancak geri adım atmayacağını bilecek kadar da iyi tanıyordum.

"Bilmesen daha iyi desem?" diye sordum yalvarırcasına. "Bana Hazel'in yerini söylemeni istesem ve bu işten uzak durman gerektiğini söylesem beni dinler misin?"

Kollarını sinirle iki yana açtı. "Neden Hans? Bütün bunlar neden? Hiçbir şey anlamıyorum ve bu beni deli ediyor!" Sesinde kendini belli eden haklı isyan, beni gerdikçe gerdi. İçine düştüğüm bu düğümden kendim bile çıkamamışken onu uzak tutmak istediğim için kim beni suçlayabilirdi ki?

"Biliyorum!" diye parladım. "Ama bildiğinde de hiç hoşuna gitmeyecek. Yalvarırım uzak dur. Artık Hazel de tehlikede."

Kaşlarını çattı. "Ne işler çeviriyorsun Hans? Ne yapmaya çalışıyorsun? Hazel neden tehlikede?"

"Sizi korumaya çalışıyorum!" İşte, bu kadar basitti. Üç yılın eziyeti, yegane amacı tek nefeste dudaklarımdan çıkmıştı. Adrian'ın yüzüne tepkisini merak ederek baktım.

Elbette, inanmamıştı.

"Bizi korumaya mı çalışıyorsun?" diye sordu hayret ve tiksintiyle. "Üç yıl önce bizi terk ederken de mi bizi korumaya çalışıyordun?"

"Evet! Tam olarak bunu yapıyordum!" diye gürledim sonunda. Yıllardır içime kapattığım bu şeyin bir anda böyle çıktığına inanamıyordum. Ancak, sanırım, artık zamanı gelmişti.

Adrian bir anlığına yüzüme boş boş baktı. "Sana güvenmemi mi istiyorsun?" diye sordu sakince.

Bu sakinlik tüylerimi ürpertti. "Evet!"

Sesinde üç yıldır bekleyen bir huzursuzluk vardı. "O zaman bana her şeyi anlatacaksın."

Başımı iki yana salladım. "Neye bulaştığını bilmiyorsun."

O çok iyi tanıdığım kararlılık, babasından aldığı gri mavi gözlerinde parladı. "Fark etmez. Buna çoktan bulaştım ben Hans. Hazel'i o halde gördüğüm andan itibaren geri dönüş olmadığını biliyordum. İkinizin arasında her ne döndüyse öğrenmeye hakkım var."

Duyduklarıma karşın gözlerimi kırpıştırdım. "Hazel'i ne halde gördün?"

Adrian derin bir nefes aldı. Ve cebinden bir kumaş parçası çıkardı. Kumaş parçasını sakince açınca içindeki ufak hançer ay ışığını yakaladı. Ve hançerin üzerinde kuruyup kalmış kan gözler önüne serildi.

Yutkundum. Bu hançeri elbette tanıyordum. Birkaç gün önce Hazel'in öfkeden deliye dönmüş halde boğazıma dayadığı hançerdi bu. Peki üzerindeki kan kime aitti?

"Hazel'i o halde gördüğüm andan itibaren geri dönüş olmadığını biliyordum."

Adrian'ın ne demeye çalıştığını anlayınca ağzım hayretle açıldı.

Olamaz.

"Hayır," dedim başımı hayret ve korkuyla iki yana sallayarak. "Böyle bir şeyi yapmış olamaz."

Kız kendini mi öldürmüştü?

O an yer ayaklarımdan adeta kaydı, ciğerlerim nefessiz kaldı.

Elbette yaşadıkları kolay atlatılacak şeyler değildi, ancak onun gözlerindeki vahşiliği gördüğümde yanılmadığımı biliyordum. O kız delicesine güçlüyüdü ve bütün bunlara rağmen kendi canına mı kast etmişti?

Viyana'nın FısıltılarıМесто, где живут истории. Откройте их для себя