29-Açılan Kapılar ve Uzanan Yollar

0 0 0
                                    

HANS

Hazel herkesi sabahın köründe uyandırma cüretini göstermiş ve hepimizi kulübenin ufak oturma odasına toplamıştı. Yanımda gergin bir şekilde oturan Lajos'a bakarak içimden Hazel'in bu acelesinin önemli bir şey olmasını umdum çünkü yanımdaki iri yarı adam bir sandalyeye bağlı ve kafasına bir silah dayalı iken bile gözüme bu kadar agresif görünmemişti.

Bir yandan bu durum beni de rahatsız ediyordu çünkü dün gece ona anlattığım şeylerden sonra Hazel'in ne söyleyecek olabileceğini kestiremiyordum. Ona dair emin olduğum tek şey, beni bir şekilde yine hayrete düşüreceğiydi. Olduğum yerde iç çekerek yerimde huzursuzca kıpırdandım.

Öte yandan, kardeşim oldukça huzurlu görünüyordu. Öyle ki bizim halimize tezat bu tavrı şu ortamda absürt görünüyordu. Onları önceki gece odada yalnız bıraktığımı hatırlayınca dudaklarıma hınzır bir gülümseme yerleşti. Eğer Adrian, Hazel'in biraz olsun kendine gelmesini sağlamışsa ben de umutlu olabilirdim çünkü sinir veya hiddet içinde fevri şeyler yapmadığı zamanlarda Hazel'in zehir gibi çalışan bir aklı olduğunu fark etmiştim.

Sonunda odaya teşrif eden Hazel üçümüzle de yüzyüze gelecek şekilde karşımızdaki tekli kanepeye oturdu ve bacak bacak üstüne atıp arkasına yaslandı. Düne göre çok daha aklı başında görünüyordu. "Dünkü mektuplar Yakut'a dair çok fazla şey öğrenmemize yaramadı maalesef," diye söze girdi. Dudaklarını büzdü. "Aslında Yakut hakkında hiçbir şey öğrenmedik, sıfır." Yanımdaki Lajos huysuzca bir şeyler homurdanınca Hazel hemen devam etti. "Ama yine de çok ilginç bir şey öğrendik. Beni Bağdat'ta yetiştiren kadının Henry Gardner ile bir ilişkisi olduğunu... Daha fena şeyler de öğrendik ama onların konuyla alakası yok," derken son cümlesini bana dik dik bakarak söyledi. Cevap olarak omuz silktim. Bu saatten sonra utanmış gibi davranmanın alemi yoktu. Her şey apaçık ortadaydı.

Lajos kollarını göğsünde kavuşturdu. Duyduklarından pek memnun görünmüyordu. "Bu ne işimize yarayacak peki?"

Hazel nefes verdi. "Elimizde artık bizi Yakut'a götürebilecek bir bağlantı noktası var. Bu kadının onunla bir bağı, bir alakası ya da bir bilgisi olmak zorunda. Bütün bunların bir tesadüf olması mümkün değil."

"Ee?" dedi Lajos hiç de etkilenmemiş gibi görünerek.

"Bana boş boş bakma öyle!" diye çıkıştı sabrı taşan Hazel. "Bu dediğim en çok senin için önemli koca adam."

Lajos hiç de meraklı görünmüyordu. "Neden?"

Hazel ellerini ovuşturdu. "Çünkü anlaşmamızı sonuçlandırma vakti. Benim için de eve dönme vakti."

Adrian'la aynı anda olduğumuz yerde dikelip, "Ne?" diye sorduk. Hazel Bağdat'a mı dönecekti? Bizi bu kargaşaya mı bırakacaktı? Böyle bir şey yapmazdı, değil mi?

Lajos bu halimize göz devirdi. "Şaşırdınız mı yani? Kız koşa koşa Bağdat'a gidip hesap sormak istiyor işte."

"Durum bundan ibaret değil!" diyen Hazel üstteki ayağıyla beni işaret etti. "Eminim Hans da sevgilisini görmek için can atıyordur."
Lajos şaşkın bir ifade ve hınzır bir sırıtışla bana dönünce, "Ah, tanrı aşkına!" diye isyan ettim. "Bunun ne alakası var şimdi?"

"Önce Henry sonra sen, ha?" dedi Lajos zevkten dört köşe halde. "Bu hanımefendiyle tanışmak isterim doğrusu. İlginç zevkleri varmış."

Kollarımı göğsümde kavuşturup huysuz bir ifade ile Lajos'a döndüm. "Herkes bir hata yapar."

"Evet," diye beni onayladı sırıtarak. "Ama o iki kere yapmış işte."

Bize göz deviren Hazel önemli bir şey söyleyecekmiş gibi derin bir nefes aldı. Bunu bütün gece düşünmüş olmalıydı. "Bağdat'a dönmemiz gerekiyor," dedi ve eliyle kardeşimle beni işaret etti. "Üçümüz. Nefise Hanım, Yakut'a dair kovalayabileceğimiz tek ipucu. Ve, evet, gidip bütün bunların ne anlama geldiğini çözmek istiyorum. Mantıklı davranmaya çalışsan da senin de böyle hissettiğin belli oluyor Hans, bakma bana öyle."

Viyana'nın FısıltılarıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora