1.4

43.5K 1.5K 99
                                    

Kılıç'a doğru koştum. Yanına varınca ne kadar berbat durumda olduğunu gördüm. Umarım sadece bayılmıştır. Nabzını kontrol ettim. Yaşıyordu. Büyük ihtimalle fazla kan kaybetti ve bayıldı. Oturup Kılıç'ın elini tuttum ve ambulansı beklemeye başladım, bir yandan da bez parçasıyla yarasına baskı uygulayıp daha fazla kan kaybetmemesini sağladım.

💸

Kılıç gittikçe dahada kötüleşiyordu rengini solmuştu. Ona daha fazla bakmak içimi parçalıyordu bu yüzden ona sadece sarıldım. Ambulans gelene kadar.

..

Ambulans nihayet geldiğinde Kılıç'ı hemen ambulansa bindirdiler ben de yanında bindim. Hemen ambulansta olabildiğince müdahale ettiler.

..

Hastaneye geleli yarım saat falan olmuştu. Kılıç'ın ailesine haber verilmişti ve annesi perişan durumdaydı. Babası ortalıkta gözükmüyordu. Ve şimdi öğrendiğime göre Kılıç'ın birde kız kardeşi vardı. Meriç. Meriç, her ne kadar annesine destek olmaya çalışsa da kendisi de kötü durumdaydı. Onların yanına gitmem doğru mu hiçbir fikrim yoktu doğrusu. Ama gittim. Ağlamaktan harap olmuş kadına yakından bir baktım. Boş teselli etmem onun ağlamasını durdurmayacaktı biliyordum. Ve onu anlayamam sonuçta o bir anne, ben değilim.

"Esin Hanım, kendinizi harap ettiniz. Kılıç sizi böyle görürse emin olun daha çok üzülürdü." Klişe olmuş teselliyle kadını teselli etmeye çalıştım. İşe yaradı mı? Orası daha belli değil. Kadın yüzüme baktı beni iyice inceledi. Çünkü her yerim Kılıç'ın kanıyla kaplıydı. Kadın göz yaşlarını sildi.

"Beni anlayamazsın. O benim biricik oğlum ve o şu an ölüm döşeğinde. Gözümden sakındığım oğlum, can çekişiyor. Ben kendimi harap etmeyeyim de kim etsin?" kendimizi yaşadığımız bu evrende başrol sanıyoruz. Kendi yaşantımızın başrolüyüz diyoruz. Ama buna inanan var mı? Hepimiz aynıyız aslında. Hepimiz sadece yan karakteriz. Başrol diye bir şey yok. O yüzden 'beni anlayamazsın' demek biraz absürt kaçıyor. Çünkü yan karakterlerin hepsinin başına aynı şey gelmez mi? Başrolü onlardan farklı yapan bu değil mi zaten?

"Haklısınız. Sizi anlayamam, biliyorum. Daha önce hiç çocuğum olmadı ama bir çocuk kaybetmek nedir bilirim, Esin Hanım. O acıyı çektim. O yüzden beni anlayamazsın demek yerine lütfen dik durun ve oğlunuzun ameliyatı atlatacağına inanın çünkü ben inanıyorum. Atlatacak. Şimdi daha fazla ağlamayın, Kılıç oradan çıktığında sizi böyle görmesin." Esin Hanım, ayağa kalkıp bana sarıldı. Hem de içtenlikle. Bana sarılan kadına ben de sarıldım çünkü şu an ihtiyacım olan tek şey birinin sarılmasıydı.

💸

Kılıç'ın doktoru 1 buçuk saate yakın bir süre sonra nihayet ameliyattan çıkıp yanımıza geldi.

"Hasta yakınları siz olmalısınız?"

Meriç, "Evet biziz." dedi. Doktorun diyeceklerini merakla bekliyordum.

"Hastamız gayet iyi. Biraz fazla kan kaybetmiş ama bize herhangi bir sorun çıkarmadı. Ama..." dedi kaldı doktor. Bizimle oyun mu oynuyor bu? "Fazla önemli değil ama-"

"Cümlenizin devamı var mı? Çünkü 40 saattir ama diyip duruyorsunuz ve devamını getirmiyorsunuz!" Bu çıkışmam gereksizdi ama- bir dakika 'ama' kelimesinden soğudum. Fakat, o hakediyor.

"Hanımefendi lafımı bölmeseydiniz diyecektim."

"Söyleyin o zaman."

"Sadece kırıkları var."

"Daha demin buna önemli değil dediniz?"

"Önemli olmayan kırıklar çünkü. Fazla ölüm riski taşımayan kırıklar."

"Nerelerinin kırıldığını söyler misiniz lütfen?"

"El bileği kırılmış ve bacağı ezilmiş." Hani kırıklar vardı? Bir tane kırık var. Bir de doktor olacak.

"Bunlar mı önemsiz cidden?!"

"Evet, ya kafası kırılsaydı?"

"Her şey için teşekkürler ama artık lütfen gider misiniz?" Bunu diyen Meriç'ti. Doktor maskesini açtı ve bize baktı.

"Batuhan?" Batuhan doktor muydu? "Sen doktor musun?" Batuhan'la birbirimizi uzun süredir tanıyorduk ama sadece eğlenmek için bir araya geliyorduk. Birbirimiz hakkında çok şey bilmiyoruz. Mesela onun mesleğini şimdi öğrendim.

"Ameliyata girdiğime göre?" Fazla saçmalıyordum.

"Batuhancığım ne zaman çıkaracaklar Kılıç'ı ameliyathaneden?" dedi Esin Hanım.

"Esin abla şimdi çıkar. Benim işe dönmem gerek. Ama endişelenmeyin önemli bir şeyi yok. Kılıç'a bir şey olmaz zaten. Her türlü taş gibi adam." Dedi ve yanımızdan ayrıldı Batuhan. Cidden Kılıç şimdi çıkmıştı. Uyuyordu. Bu huzur vericiydi. Telefonumun çalmasıyla ona bakmaya son verip Telefonuma kimin aradığına baktım. Parla arıyordu. Olduğum yerden biraz uzaklaştım.

A📞 -Efendim Parla?

P📞 -Bir anda çekip gittiğin için bana haber verirsin sanmıştım o yüzden aramamıştım ama aramadın. Bu arada magazinde gördüm. Kılıç kaza yapmış. İyi mi şu an?

A📞 -Daha iyi. Ameliyattan çıktı şimdi.

P📞 -Sen iyi misin Afra? En son seni bu kadar-

A📞 -Devamını getirme o cümlenin Parla.

Diyip telefonu suratına kapadım. Diyeceği şeyi biliyordum. Diyeceği şeyin beni ne kadar kıracağını da ama kimse beni o şeyin ne kadar kıracağını anlamıyordu. Üstümde bıraktığı yükün artık geçtiğini sadece geçmişte yaşanmış bir olay olarak düşündüğümü sanıyorlar ama hayır. Eskiyi kolay kolay atlatamayan bir insan olarak unutamadım.

Hijyenik olup olmaması umrumda değildi. Yere oturdum kendimi kapatarak sadece ağladım. Zaten tek yaptığım bu, ağlamak. Hiçbir yararım yok.

-Bölüm Sonu-

Şu an size biraz drama queenlik yapmış gibi gelebilir ama neden yaptığını anladığınızda hak verirsiniz bence

Sosyal medya hesaplarım:

•Twitter: cigrttesafterhim

•Tiktok: .starashes

•Instagram: _starashes

Oyun |texting|Where stories live. Discover now