#1#

10.5K 467 173
                                    


Herkes değişik bir telaş içerisindeyken rahat rahat odama gittim. Neyseki sadece bir ablam var ve onun da kendisine ait odası var. Birisiyle oda paylaşma derdinde değilim.

Dolabımın karşısına geçip bol ama bilekleri sıkı gri bi eşofman alıp yatağın üstüne attım. Tekrar dolaba dönüp eşofmandan birkaç ton koyu olan düz sweetimi aldım. Gri iç çamaşırlarımı da yorganın altına tıkıp beyaz bornozumu alıp banyoya geçtim.

20 dakikalık ılık bir duş almayı düşünürken yarım saati de geçeceğimin farkındaydım. Bu düşünceyle sırıttım.

Kıyafetlerimi kirli sepetine atıp kabine girdim. Suyu ayarlayıp yıkanmaya başladığımda yaşadığım durumu düşündüm.

İrem Bozkurt, 19 yaşında, adanalı, antalya akdeniz üniversitesinde yunan dili ve edebiyatı okuyan, yüksek gelirli bir ailenin 4 erkek kardeşten sonra en küçük üyesi, koyu kahve saçlı, ela gözlü, 1.63 boyunda vesayre vesayre.

Hayatımı yaşayan kızın bilgileri bunlardı. Ama ben biraz farklıydım.

Umay Ankâ Akarsu, 19 yaşında, izmirli, liseden sonra okulu bırakmış, internette site yapıp satarak geçinen, orta gelirli bir ailenin 1 kız kardeşten sonra en küçük üyesi, simsiyah küt saçlı, donuk turkuaz  gözlü, 1.74 boyunda vesayre vesayre.

Adanalı olanda benim, dört abisi olanda benim aslında. Ama o lanet herif yüzünden ayrı kalmıştım ailemden.

Köpüklediğim saçlarımı durularken kendi kendime gülümsedim. Herkes herşeyden habersiz yaşarken benim dönen her boktan haberim vardı.

Oyun kurucusuyken oyundaki salağı oynayanlar bilir, aslında hayat çok eğlencelidir.

Son kez lifi boynuma sürtüp yıkamaya başladım. Bu gün hastaneye gidip kan verecektim. Sevgili ailem ise benden daha telaşlıydı. Nedenini anlıyorum aslında.

Gerek okula gittiğim zamanlarda, gerek ev işlerinde, gerek hayatımda artılarım çoktu. Eksilerim tabii ki var ama görmelerine izin vermiyorum. Eğer böyle bir durum söz konusuysa diğer kızın nasıl olacağını bilmiyorlardı. En kötüsünü düşünmeyi seven bir aileydi, Akarsu ailesi.

Durulanıp çıktıktan sonra bornozumu giyip odama geri döndüm. Biraz olsun kurumayı beklerken yatağa oturup kendi telefonumu elime aldım.

Kendim ayrı, işim için ayrı telefon kullanırım ve bu daha iyi oluyor.

Takip ettiğim birkaç motivasyon ve girişim sayfasının yeni postlarına bakarken kapım tıklandı.

"Efendim?"

"10 dakikaya çıkacağız!"

"Tamamdır!"

Kapıdaki sevgili ablam(!) gittiğinde telefonu kapatıp yorganın üstündeki ve altındaki kıyafetlerimi giydim. Üstüme mont niyetine kalın bir sweat giydim. Siyah yarım parmaklı eldivenlerimi takıp çantamı aramaya başladım.

İçi fazlasıyla geniş olan xxl çantama dizüstü, 1 lt su, taşınabilir wi-fi, ıvır zıvırlarım ve diş fırçamla diş macunumun olduğu orta boy bez çanta, ince ama polar sweatim, biyolojik ailemle ilgili herşeyin bulunduğu 2 terabyte'lık hard diski koyup büyük bölmesini kapattım. Öndeki küçük bölmeye küçük bir defter görünümlü cüzdanımı ve 3 paket sigaramı koydum.

Çantamın sırt kısmına özel bir gizli bölme yaptırmıştım. 8 kelebek, siyah kartım ve pasaportumla birlikte birkaç özel belgeyi dikkatle yerleştirip bölmeyi kapattım. Çantamı çalsalar maç biter gibi düşünmeyin boşuna, çünkü çantamla bütünleştim.

Siberin Kraliçesi  Where stories live. Discover now