#6#

6.8K 453 165
                                    

Hastaneden istibaren 3. Şahıs

Not1: "ikizlerin ikiside" yazan kısımlarda hem büyük ikizleri hemde küçük ikizleri kastediyorum.

Bozkurt gençleri, babalarının neden bu kadar askeri hastanenin etrafına ve bulundukları kata yaydıklarını anlamamıştı. Lâkin sorgulamıyorlardı. Yada sorgulayamıyorlardı.

Telefonu çalan Tuğrul, ikiziyle bakışıp aramayı cevapladı. Atilla ve Cengiz bu bakışmayı biliyordu, İrem aramıştı.

Bulundukları durumdan İrem'i suçlamıyorlardı, aile ilişkilerinde ise maalesef İrem kendini suçlu durumlarına düşürmeyi başarıyordu.

Ailenin kızlarından beklentileri belliydi; iyi bir kardeş, hayırlı bir evlat, vatanına sâdık bir insan.

İrem üç beklentiyi de karşılayamamıştı, ne abilerinin düşlediği iyi kalpli bir kardeş olmuştu, ne de anne babasının beklediği iyi bir evlat, hele vatansever bir insan hiç değildi.

(Kendi karakterimden utandım aw)

Yanyana oturan aile üyelerinin hepsi sitresliydi. Her ne kadar daha öncesinde İrem'e test yaptırıp negatif sonuç alsalarda gerilmekten kendilerini alıkoyamıyorlardı.

İrem tedirgindi. Hem para harcamayı seven bir yapısı vardı, hemde Yunan dili ve edebiyatı okuyordu. Bölümünün masraflarını da, harcamalarını da ailesi karşılıyordu. Eğer diğer kızın ailesi fakirse buna dayanamazdı. Hele çevresi! Arkadaşlarının neredeyse hepsi kendisinden zengindi, eğer maddi açıdan düşüşe geçerse çok fena rezil olacağını düşünüyordu.

Büyük ikizler, kardeşleriyle poligonda atış yapmanın hayâllerini kuruyordu. Hele kardeşlerinin her ne kadar 19 yaşında ve üniversiteye başlamış olsa da, bir asker olmayı istedikleri ânı hayâl ettikçe sevinçten gözleri yaşarıyordu.

Küçük ikizlerse, kız kardeşlerinin zoruyla bakım geceleri yapmanın düşüncesiyle bile mutlu oluyordu. Hele birlikte bakım alışverişi yapmak... Çok istedikleri birşeydi. Sonuçta kardeşleri bir kız'dı, bakım yapmayı severdi herhalde.

Tomris kızının saçlarını örmek, gittikleri heryerde etraftaki kadınların dedikodusunu yapmak isterken, Türker ise tugaydaki askerlerle olan komik anılarını anlatmak istiyordu.

Fakat bilmedikleri bir sorun vardı; İrem, bu hayâllerin, isteklerin farkındaydı. Ve bilerek, ailesinin içindeki umutları, kırıntılarına kadar paramparça etmişti.

Asıl sıkıntıysa, sorsalar İrem'e 'Zerre kadar pişman değilim' derdi.

Şimdiyse Bozkurt ailesi için yeni bir hayat başlıyordu. Ya istedikleri kız kardeşlerine, kız evlatlarına sahip olacaklardı, ya da Tomris üç değilde iki doğum yapmış gibi, 6 kişilik bir aileymiş gibi hayatlarına devam edeceklerdi.

Turan telefonu kapattığında Tuğrul

"Ne diyor, nerde kalmış?"

"Araç hâlâ gelmemiş, sızlanıyor. Biz gidip alsaydık sanırım daha iyi olurdu."

Tuğrul sıkıntıyla ikizinin omzuna kolunu attı.

"Dostum, İrem 19 yaşında genç bir kadın, 15 yaşında değil. İnan bana başının çaresine bakabilir, hatta bakıyor."

Tuğrul'un son dediğine karşı onları dinleyen abileri de kendileri de hüzünlenmişti. Sebebi ise basitti.

İrem Yunan dili ve edebiyatı okumak istediğini Bozkurt ailesine ilk söylediğinda erkekler direk itiraz etmişti, Tomris itiraz etmemişti ancak kabûl da etmiyordu. Yine de o zamanlar kızının mutluluğu için ses etmemişti. Kızları bildiğini okumuş, istediği üniversiteye kaydını yaptırmıştı. Fakat sonraki dönem aile için, tâbiri câizse, biraz sancılı geçmişti.

Siberin Kraliçesi  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin