#7#

5.6K 456 28
                                    

Umay Ankâ'dan

(Aşkolar geçiş bölümü niyetine okuyuverin)

Kaç dakika olmuştu, yada saat?

Şuan hiçbiri benim için pekte önemli değildi. Uyuya kalmadım, hâlâ kapı çalınmadı, o zaman sıkıntı yok.

Başımı, kollarımı sardığım dizlerimden kaldırıp vücuduma göz attım. Ne ara bu 'çaresizlik' pozisyonuna gelmiştim ben? Sweatin kollarını ellerime kadar çekip yüzümü gözümü sildim.

Derin nefes alıp oturduğum yerde vücudumu oynattım. Uyuşan totomdan başka bir şeyim yoktu. Yavaşça ayağa kalkıp odanın içini taradığımda görüntü veya ses kaydediciye dâir bir şey bulamadım. Görünürde yoktu belki de.

Yatağa ilerleyip çantamın içinden bilgisayarımı ve taşınabilir internetimi çıkardım. İkisini de alıp banyoya geçtim, banyoya bakmamıştım ama banyo yani orası. Koymayıversinler bi zahmet.

İnterneti açıp kapalı klozetin kapağına koydum. Bilgisayarımla birlikte yere oturup dizlerime koydum. Hastanedeyken küçük ikizler benden baya sonra girmişlerdi, ne konuştuklarını merak ediyorum. Kendi sayfama girip Tuğrul'un telefonuna eriştim. (Saati sallıyorum) 16.00 yazdığımda ekranda beliren 'birçok' konuşma kaydıyla kaşlarım çatıldı.

Odanın kapısının tıklatılma sesini duyduğumda gözlerimi sinirle kapattım. Odaklandığımda çıkan en ufak ses bile beni deli etmeye yetiyordu. Maalesef.

Bilgisayarı ve interneti hızla kapatıp banyodan çıktım. Bir kaç saniyelik zamana ihtiyacım vardı. Kapıya dönüp

"Efendim?" dedim.

Hızlıca çantama bilgisayarı ve interneti koyup çantamı kapattığım gibi yatağın yanına bıraktım. Hızlıca kapıya gidip kilidi açtım. Kafamı çıkardığımda kapıdaki Atilla

"Yemek vakti, seni bekliyoruz."

"Tamam, birkaç dakikaya geliyorum."

Tam kapıyı kapatacağım sırada

"Süslenmene gerek yok. Salondaki masada yiyeceğiz, dışarda değil."

Şaşırmadım desem yeriydi, İrem süslüydü sonuçta. Onunla kıyaslamasını anlayabiliyordum. Ama buna bir yere kadar anlayış gösterebilirdim. Ben onların deneme tahtası değilim.

"Sadece üstümdeki sweati çıkarıp telefonumu alacaktım. Bunlar senin için süslenmek mi?"

Şaşırdığını görebiliyordum, gerilen kaslarından belliydi. Sesine yansıtmadan

"Hayır değil, ama ben nerden bilebilirdim bunları yapacağını?"

Biraz tepkili bir sesle konuşmuştu.
Hadi ama! Sen benim abimsin! Aptal olamazsın!

"Bilmediğin bir konu hakkında konuşmak zorunda mısın?"

Şaşkınlığını gizleyememişti, haklıydı. Bende kendimden böyle bir cümle beklemiyordum ama iyi ki demiştim.

Şaşkınlığı geçtiğinde yavaşça başını sallayıp arkasını dönerek merdivenlere yöneldi. Kapıyı kapatıp odaya döndüm. Telefonumu çantama koymuş olmalıydım. Mont niyetine giydiğim swaetimi çıkarıp, katlayarak yatağa koydum. Çantamı yatağın üzerine koyup ön gözüne baktığımda iki telefonum da ordaydı. Mecbur ikisini de aldım.

Siberin Kraliçesi  Onde histórias criam vida. Descubra agora