#4#

6.2K 421 73
                                    

"Muhtemelen bizi çağırıyorlar."

"Pekala, gidelim o zaman."

"Poğaçalarımızı yiyelim, gideriz."

Yemek yemeye olan düşkünlüğümü Tuğrul'dan aldığımı anlamış bulunuyorsunuz.

"Haklı. Şu böreği bitirmeden bir yere gitmem."

Tuğrul ağzında lokmasıyla şaşkınca bakarken kıkırdayıp biten böreğimin arkasından ayranı açtım. Büyük boy ayranları fondiplemek kadar güzel birşey yok.

Kısa sürede biten ayranımı da çöpleri bir poşete doldurup soğuk çaylarımı ve böreğimi çıkardım. Çatalımı ararken

"Al."

Tuğrul'un uzattığı çatalı alıp gülümseyerek teşekkür ettim. Şaşırdığının farkındaydım, her ne kadar belli etmese de.

Böreğe saldırıp kısa sürede bitirdim. Soğuk çayımı kafama dikerken çaktırmadan fısıldaştıklarının da farkındaydım. En sonunda biten tenekeyi buruşturup çöp poşetinin içine attım. Bu sırada ayrılan ikili

""Hadi gidelim""

Aynı anda demelerine şaşırmamıştım. İçmediğim soğuk çayımı çantama yerleştirip çöp poşetine kalan çöpleri doldurdum. Sonunda ayağa kalktığımda ilerlemeye başlamıştık. Maskeyi tekrar yüzüme taktığımda, bir yanımda Turan abim, bir yanımda Tuğrul vardı.

Hastane girişinin yan tarafındaki çöp kutusuna çöpleri atıp merdivenlere yöneldim. Artık bitsin istiyorum, çünkü yorulduğumu hissediyorum.

Asansörlere yöneldiklerinde takmayarak merdivenleri hızla çıktım. Ne diyebilirim ki? Her ne kadar sabah sporumu yapmış olsamda bünye hâlâ hareket istiyor. Hızla 2. kata çıkıp asansördekileri beklemeden test odasına yöneldim.

İçeri girip yine en ücra köşedeki koltuğa oturup site telefonumu elime aldım. Yeni site tekliflerine baktığımda İngiltere'den gelen mesajda online araba galerisi sitesinde ki açığa bakmamı istiyorlardı. Onaylayan bir mesaj gönderip bunu da hallettim.

Yaklaşık 20 dk boyunca gelen tekliflere bakmıştım. Beynim artık sıkıldığımı haykırmaya başladığında telefonu kapatıp kendi telefonumu elime aldım. Ne yapsam diye düşünürken Subway Surf oynamaya karar verdim.

1000 altını geçmişken odanın kapısı bir anda açıldı. İçimden söveceğim sırada

"Dingonun ahırımı lan burası, adam gibi girsene!"

Sağolsun gerginlikten hastaneyi taramak üzere olan babam, iç sesimi tercüme etmişti. İrem tınlamadan bir koltuğa yerleştiğinde, babamın zaten ezberlediğim yüzünü tekrar incelerken bir anda göz göze geldik. Kural(bilmemkaç): Biriyle göz göze geldiğinde, asla bakışlarını kaçıran ilk kişi olma.

Babamın kurallarından biriydi bu, ve ben bu kuralı onun üzerinde de uygulamam gerektiği konusunda emin değildim. Umursamadan gözlerine odaklanmaya devam ettim.

Kitaplarda olduğu gibi hiçte gözlerinden binbir türlü duygu falan geçmedi. Aksine o kadar boş ve zaten buz mavisi olan gözleri o kadar soğuk bakıyor ki, içim bir tuhaf oldu.

Siberin Kraliçesi  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin