9- (~ HAİN ~)

15.7K 440 44
                                    

Sara yavaş yavaş kendisine gelmeye başlarken. Başında sızı, bileklerinde acı hissetmişti. Gözlerini hafifçe araladığında görüşü tam net değildi.
Hafifçe kımıldamaya çalıştı ama elleri ve ayakları bağlı olduğu için hareket edemedi. Endişeyle bağlı olduğu sandalyeden kurtulmak için hamleler yaptığında bu hamleler, onu kısa süre içinde soğuk zeminle buluşturdu. Görebildiği kadar etrafına bakındığında burası terk edilmiş bir depoya benziyordu. Nerde olduğu ve neden kaçırıldığını bilmiyordu. Aklına bir anda Pars gelince korkusu daha da artmıştı. Pars'ın sakladığı birini kaçırabiliyorsalar, bunlar ancak diğer bir mafya üyeleridir diye düşündü. Aklına dava geldikçe iyice tedirgin oldu.

Dudaklarına yapıştırdıkları bandı diliyle yalayarak ıslattı. Bantın yapışkanlığı azalınca ileriye doğru bantı tükürdü. Ciğerlerine giden nefesi rahatça soludu.

"Kimse yok mu ? İmdat! " diye bağırdığında sesi ıssız depoda yankılandı.

Kısa bir süre sonra bağırması sonuç vermiş yanına birileri gelmişti. Tanımadığı bu adamlardan birisi bandı yerde görünce depodan çıkarak elinde bir kumaş parçası ile geri döndü ve Sara'nın ağzını bağlamaya yöneldi. Sara tepinmeye başlayınca adam zorlukla ağzını bağlayabildi. Issız depoda yankılanan, topuklu ayakkabı sesi Sara'nın tepinmeyi bırakmasına neden oldu. Sesin sahibi kahverengi saçlı, zayıf, uzun, dar ve kısa elbise giymiş güzel bir kadındı. Adamlar kadının Sara'ya doğru geldiğini görünce ellerini arkalarına koyarak bağdaş kurdular. Kadın ise Sara'nın karşısında ki sandalyeye oturdu ve bacak bacak üstüne attıktan sonra adamlara elini uzattı. Adamlardan biri kadının bu hareketine karşın hemen cebinden cep telefonunu çıkararak kadına verdi. Kadın numarayı çevirdikten sonra kısa sürede telefonu açan Pars'a gülümsedi.

"Merhaba pars."Pars Azra'yı karşısında görünce o an anladı tüm bunların altında Azra vardı.

"Azra." dedi. Sesi boğuk gelmişti. Azra ise neşeli bir ses tonuyla ona seslendi.

"Bak sana kimi göstereceğim" dedikten sonra telefonu Sara'ya doğrulttu.

Pars Sara'yı o vaziyette görünce dehşete kapıldı ve içini korku kapladı. Bu duyguyu yıllar önce hissetmiş, uzun süre bastırmıştı. Şimdi ise bastırdığı duygu tüm gerçekliğiyle karşısında duruyordu. Azra'nın görmediği açıdan Demir'e el işareti yaptı. Pars'ın bu hareketi üzerine Demir yanındaki Boran'ın kulağına fısıldadı. Sara'nın yerini bulmak için sinyalleri takip etmeye başladılar. Pars çaresizce -ki bu ses tonunada yansımıştı-

"Korkma Sara sana zarar veremeyecek. Onun derdi benimle." dedi. Azra dudaklarını büzerek üzülmüş numarası yaptı.

"Maalesef zarar vereceğim Pars. Çünkü seni parmaklıklar ardında görebilmemin tek yolu bu. Seni sevmiştim. Ama abimi daha çok. Onun intikamını almayacağımı mı sandın yoksa?" O sırada Demir sinyali bulduklarını işaret etti ve depoya doğru yola çıktılar. Pars biraz olsun rahatladı.

"Abinin ölümü bir kazaydı. Sana bunu kaç kez söyleyeceğim. Bırak onu Azra! Gel ve benden al intikamını. Onun bu işle hiç bir alakası yok !" Azra duyduğu şeyleri tekrar duymaktan sıkılmıştı. Telefonu Sara'dan kendisine doğru çevirdi.

"Zor bir dava. Sana takıntılı bir komiser. Bu komiser senin peşindeyken, birde işlenen bir cinayetin baş şüphelisi olman, komiserin en büyük kozuydu ve bu davadan kurtulman imkansızdı. Ama takdir ediyorum seni. Sana düşman komiserin kız kardeşini avukatın yaparak. İyi hamle yaptın."
Azra'nın Pars yüzünden Sara'ya bir şey yapma korkusu Pars'ın adeta beynini durdurmuştu.

"Abimin intikamı için seni öldürmem gerekirdi. Ama ben yapamadım. Çünkü seni seviyordum senin beni bir zamanlar sevdiğin gibi. Tabi abimin kanını yerde bırakmam da imkansızdı. Bu yüzden ömür boyu hapis yatacaksın. Bu cinayet süsü sana çok yakıştı."

"Tedavi olduğun yalanına inanmam en büyük hatamdı. Gerçekten düzeleceğini düşünüyordum. Bu kadar ileri gideceğini düşünmemiştim. O gece işlenen cinayetin öncesinde odama gelip beni ziyaret etmenden şüphelenmeyecek kadar inanmıştım iyileştiğine."

Pars'ın sözleri üzerine Sara sinirle karşısındaki kadına baktı. Tüm bu olanlar bu kadının yüzündendi. Karşısındaki ruh hastası yüzünden tutsak olmuş ve en son kaçırılmıştı. Azra ise Pars'ı dinlemiyordu. Adeta gözü dönmüştü. Kontrolsüz hareketler sergiliyordu.

"Şimdi bu avukat ölürse..."deyip Sara'ya baktı. Daha sonra bakışlarını telefonda ki Pars'a doğrultu.

"Seni savunacak bir çok avukat bulursun. Ama komiser, kız kardeşini senin öldürdüğünü sanacağı için ne yapar ne eder seni o deliğe sokar." dedi şeytani bir gülüşle. Sara Azra'nın sözleri üzerine iyice öfkelenmişti. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Pars ise Azra'nın gerçekten Sara'ya zarar vereceğini bildiği için sakin kalmaya zorlansada kendini bunu yapamıyordu.

"Beni aradığına göre bir şey yapmamı istiyorsun. Söyle!" dedi. Çaresizliği sesine yansısa da içinde, aynı Sara'nın yaşadığı gibi bir öfke patlamasıda vardı.

"Şimdi beni uğraştırmadan en yakın polis karakoluna gideceksin. Metin Kayra'yı öldürdüğünü söyleyeceksin.Yada beni uğraştırmayı seçeceksin bende avukatı öldürüp bu cinayetide senin üstüne kalmasını sağlayacağım böylece sevgili komiser sevgili kız kardeşinin ölümü ile seni hapise tıkacak. İki türlüde hapise gireceksin Pars Kahramanoğlu.''

"Tamam itiraf edeceğim!" dedi. Pars'ın bu ani çıkışı üzerine başta Sara olmak üzere herkes şaşırmıştı. Azra Sara'ya baktı.

"Ne?" diyebildi. Sara Pars'ın neden bunu seçtiği anlayamadı. Sonuçta öldürülürse ilk cinayette ki gibi delil yetersizliğinden kurtulma şansı olabilirdi. Ama şimdi gidip karakola itirafta bulunursa bunun bir geri dönüşü olmayacaktı. Azra kendini hızla toparladı.

"Pars sen kimseyi önemsemezsin. Bu kız için mi hayatını yakacaksın?" - birkaç saniye düşündükten sonra- Yoksa bu kızdan hoşlanıyor musun? Yo yo hayır. Seni herkesten iyi tanıyorum olmaz! Olamaz değil mi Pars?" dedi.

"Cinayeti itiraf edeceğim Azra. Senin istediğin de bu değil mi? Hala neyi sorguluyorsun?" Azra öfke ve hayal kırıklığının arasında gidip geliyordu. Ve bu ses tonunu da yansıdı.

"Gerçekten bu kıza değer veriyorsun... Hemde çok." Pars derin bir iç çekerek bu yaşananların bir an önce bitmesini umdu. Bu sıra da Azra yavaş yavaş eski sinirli haline dönmeye başladı.

"Karakola gitmen işleri daha hızlı halledecekti ama vazgeçtim. Sara'yı öldürmem senin canını daha çok acıtacak gibi görünüyor. Zaten Sara ölünce- Sara'ya alaysayıcı bir bakış attı- abisi her türlü seni hapse tıkacak." dedi ve ayağa kalktı.

"Şimdi Sara'yı öldürmeden önce, senin daha çok canını yakmak için onu Mert'le baş başa bırakacağım. Senin her canın yandığında benim ateşim soğuyacak. Şimdi sevgili avukatınla Mert'i baş başa bırakıyorum. Ne yaparlar bilemeyiz artık. Ama sonrası kesin ölüm." dedikten sonra telefonu kapattı. Pars telefonun kapanmasıyla sinirden bağırarak masayı yumrukladı. Etrafında ne varsa yıkıp savurdu. İçinde Sara'ya karşı anlamlandıramadığı bir şeyler başlamıştı. Sara'ya hissettiği bu hislerin haricinde Sara masum biriydi ve onu bu işe kendisi sokmuştu. Bu yüzden başına bir şey gelirse kendini asla affetmeyecekti. İlk başlarda Azra'dan şüphelenmediği için kendisine duyduğu öfke kat ve kat artıyordu. Zaman kaybetmemek için bir hışımla Demir'i arayarak yola çıktı.

Mert Azra'nın kardeşiydi ve abisinin ölümünden Azra gibi oda Pars'ı sorumlu tutuyordu. Ve Sara'ya zarar verirseler Pars'ın canının yanacağını anlamışlardı. Mert'in Sara'ya neler yapacağını düşünmek bile istemiyordu. Düşündükçe deliye dönüyordu. Emre Pars'ın Malikanaden bir hışımla çıktığını görünce hemen arabanın kapısını açtı. Pars arabaya binerken Emre arkadaki korumalara işaret verdi. Korumaların çoğu Demir ve Demir'in en güvendiği adamı Kemal'le yola çıktığı için geriye kalanlar arabaya binerek konvoy şeklinde Pars'ı takip etmeye başladılar. Yolun yarısında Pars'ın telefonunun ekranında Demir'in ismi belirince Pars duyacakalarına hazır olmadığı için arabayı sağa çekti.

KARANLIK +18 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin