21.Bölüm

44.3K 1.4K 806
                                    

Antikacı kadın gittikten sonra, biraz daha kayalıklarda oturdum. Karahan, bana teşekkür etmeye gelmişti, ama ben ona sinirli olduğum için konuşturmamıştım bile. O bunak kadın neden daha önce anlatmadı ki bana.

Sıkıntıyla nefes verdim. Gök gürlediğinde yerimden sıçradım. Düşüncelerime dalmıştım, bugün hava yağmurlu göstermiyordu.

Burnuma gelen damlarlar ayağa kalktım. Islanmadan kuru bir yer bulursam iyi olacaktı. Kayalıklardan hızlı hızlı çıkmaya başladım. Denize yakın olduğu için, bazı taşların kenarları yosun tutmuştu. Dikkatli ve sağlam adımlarla yürüyüş yoluna geri çıktım. Bir anda yağmur bastırmaya başladı.

Durak geride kalmıştı, buraya da yakındı. Durakta bekler, sonra otobüse biner eve giderdim. Yürümek için arkamı döndüğüm de, birine çarptım.

"Hem beni ekiyorsun, hem de karşıma çıkıyorsun."

"Yağız."dedim, şaşkınlıkla.Artık üstüm tamamen ıslanmıştı. Bileğimden tuttu, beni yürütmeye başladı. Yağmur şiddetini öyle bir arttırmıştı ki,önümü bile görmüyordum.

"Islanıyorsun. Gel benimle."dedi. Yağızın beni yürütmesine izin verdim. Zaten şuan önümü gördüğüm söylenemezdi.

Bir süre öylece yürüdük. Yağız kapalı bir yer arıyordu. Ama restaurantlara da uzaktı şuan.

Arkamdan gelen ayak seslerini duyabiliyordum. Yağmurda, belli oluyordu. Yakalaştı, yaklaştı, ben arkamı döneceğim sırada bir el Yağızın tuttu bileğimi kavradı. Çevik bir hareketle beni kendine çekti. Kafamı kaldırıp, beni tutan kişiye baktığım da onun Karahan olduğunu gördüm.

"Karahan?"dedim, yine aynı şaşkınlıkla. "Bugün ne çok şaşırdın sende."iç ses!

Karahan bileğimden çekiştirip, beni arkasına aldı. Dediğimi umursamamıştı bile.

"Tamam. Miray benimle gelecek. Yürü."dedi.

"Hayır. Miray benimle geliyor." Aynı sert ifadesiyle Yağız, Karahanın karşısına dikildi. Ah! Hayır Karahan, Yağızı öldürecek. Karahan bileğimi bırakıp, Yağızın üstüne yürüdü.

"Öyle mi?"

Sahilin ortasında, yağan yağmuru ve ıslanmış hallerini umursamadan, ikisi de birbirine sert bakışlar gönderiyordu.

Gerçekten ikisinden de çok yorulmuştum. Zaten ıslanmıştım, artık kapalı bir alana geçmeme gerek de kalmamıştı. Onların tartışmalarını dinlemek de istemiyordum. Zaten yeterince kafam meşguldü. Yağmuru umursamadan kayalıklara geri indim. Kendilerini tartışmaya o kadar çok kaptırmışlardı ki, benim gittiğimi görmediler bile. Tabi bu da benim işime gelmişti.

Kayalıklara indiğimde, deniz, havadan olsa gerek. Şiddetini arttırmış, sert dalgalar kayalıklara çarpıyordu. Yağmurun ve denizin suyu birbirine karışıp yüzüme geliyor. O tuzlu su tadını alıyordum.

Karahanın babası Salim beyin, Sevime gelinim demesi hâla beni huzursuz ediyordu. Yirmi bir yaşında, Sevim de o yaşlarda evlenebilirler. Ama onların evlenmesi, neden beni huzursuz ediyordu ki. Sanki Karahan, bana hiç evlenmeyecek, hiç kimsenin yanında durmayacak. Sadece kendi başına olacak gibi geliyordu. Şimdi onun biriyle evlenme ihtimalini duymak beni üzmüştü. İçim ürpermişti. Kendime gelmek için ayakta kıpırdandım. Yağmur hala çok şiddetli yağıyordu, aynı zamanda çok güzeldi. Islanmıştım ve bunun keyfini çıkarmalıydım. Ve tabi ki hasta olacaktım. Denize doğru biraz daha yaklaşmak istediğimde, ayağım bir anda kaydı. Denize düşecektim. Gözlerimi sıkı sıkı yumdum. "Bu çok soğuk olacak."

MAHKÚMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin