final

418 41 20
                                    

Baekhyun bir şekilde işe yarayacağını umut ederek, Chanyeol'ü öptü. Ve bütün kalbiyle ona güvendi. Hayatına giren diğer bütün erkeklerin yaptığı gibi onunda kalbini kırmaması için dua etti. Dengesizce Chanyeol'ün gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Chanyeol onun yavaşlamasını sağlamak için "Baekhyun." diye boğuk bir sesle mırıldandı.

Baekhyun onu pantolonundan kurtardı ve önünde çöktü. Kontrolden çıkmıştı. Sonra sadece Chanyeol'ün yoğun nefes alışverişleri duyuldu, Baekhyun parmaklarının altında Chanyeol'ün kadife sertliğini hissedebiliyordu.
Sakin bir dinginlik odaya çökünce, Chanyeol onu yerden kaldırdı ve büyük duşa taşıdı. Baekhyun'un kollarının arasında titrediğini fark ettiyse bile bir şey demedi. Kıyafetlerini çıkardı, onu taşıdı ve duşun altında onunla birlikte oturdu.

Chanyeol, onu yıkamayı bitirince, aralarındaki bağ ve suyun sıcaklığı Baekhyun'u sakinleştirene kadar onu olduğu yerde tuttu ve kollarının arasında sessizleşince bacaklarını kendine doladı, onunla yavaşça sevişti ve Baekhyun'un bile kırıldığını bilmediği parçasını iyileştirdi.

O anda, yüzünü Chanyeol'ün omzuna gömdüğünde Baekhyun içten içe Chanyeol'e geriye dönülemez bir şekilde aşık olduğunu biliyordu.

*

Baekhyun arabasını Parkların bağ evinin bahçesine park ederken Napa Tepelerine alacakaranlık çökmek üzereydi. Kalbi göğsünden çıkacakmış gibi atıyordu. Bir süre oturmaya devam edip kendini sakinleştirmeye çalıştı. Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu, ne diyeceği hakkında da. Sadece denemek zorunda olduğunu biliyordu.
Ciğerlerine mis kokulu havayı çekerek, bacaklarını arabadan dışarı uzattı ve ayakta dikildi.

Yanık turuncu renkli ışık tepelerde bir karartı oluşturmuştu. Napa nın kötü şöhretli cırcır böcekleri de yükselmeye başlayan gecede kesik kesik ötüşleriyle dans ediyorlardı. Sallanarak verandaya doğru yürüdü. Chanyeol'ün evde olup olmadığını bile bilmiyordu. Başka düşüncelere yer yok, dedi kendi kendine ayaklarını yürümeye zorlayarak. Sadece ileriye doğru, Baekhyun.

Ön kapı açıktı. Baekhyun, içeriye seslendi ve Yujin'i mutfakta buldu. Kadın ona şaşkın ama hoşnut bir şekilde baktı ve ona sıkıca sarıldı.
"O, evde mi?" diye sordu Baekhyun geri çekilirken.

Yujin başıyla terası işaret etti.

"İyi bir havada mı?"

"Bugün Meleklerin Payı'nın ilk şişesini çıkardılar. Ama o mutsuz görünüyor."

Baekhyun'un kalbi, belki de Chanyeol de kendisi kadar perişan haldedir düşüncesiyle daha da hızlı atmaya başladı. Hemen bu düşünceden kurtuldu. Hiç iletişim kurmamak, iletişim kurmak için hiçbir niyetin olmadığı anlamına gelirdi. Yujin ona uzunca bir bakış fırlattı ve sonra tezgahı temizlemek için kullandığı bezi bırakarak "Sanırım yatmaya gideceğim" dedi.

Baekhyun kapı kolunu çevirip terasa çıktı. Chanheol arkası dönük bir şekilde korkuluklara yaslanmış bağa bakıyordu.

"Meleklerin Payı nın ilk şişesini bugiin çıkardığını duydum."

Chanyeol arkasını döndü, gerçekten de karşısındakinin Baekhyun olup olmadığını anlamak istermiş gibi gözlerini kıstı ve sonra kaşlarını çattı. "Burada ne işin var?"

Baekhyun tırnaklarını avuçlarına batırdı. Durum pekte umut verici değildi. "Bugün geçmişle randevum gibi bir şeyim vardı."

Chanyeol ona ihtiyatlı bir bakış fırlattı. "Daha ayrıntılı anlatacağını düşünüyorum."

" Doğru." Baekhyun kendini ona doğru yürümeye zorladı. Güçlü değildi ve kesinlikle eğreti duruyordu.

Baekhyun, Chanyeol onun önünde durduğunda ona bakabilmek için kafasını geriye doğru itti.
Chanyeol'ün gözleri solgun ışığa ters düşen bir yeşillikle parladı. Sert çenesi akşam altı ışığının gölgesinde daha da sıkıldı. Ama Baekhyun'u en çok etkileyen muhteşem dudaklarının duygusal çizgisi oldu. Üzerinde olmasına ihtiyacı vardı.

time bomp-ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin