14

7.4K 637 54
                                    


Taehyung ne düşüneceğini bilmiyordu. Dakikalardır koltuğa oturmuş, boş boş ayaklarını izliyordu. Her zamanki gibi üzerindeki kazağın kollarıyla oynuyor, düşünceleriyle boğuşuyordu. Televizyon son ses çalışırken bile Taehyung'a göre, ortamda ölüm sessizliği vardı.

Saç diplerinde hissettiği parmakların yumuşak dokunuşu onu biraz olsun rahatlatırken uzun süredir eğik olan başını kaldırdı. Jungkook'un donuk suratında belli belirsiz bir gülümseme oluşurken koltukta ona biraz daha yaklaştı. "Başının eğik durmasını sevmiyorum."

Fısıldadığı için sesini yalnızca Taehyung duydu, duyar duymaz da omuzlarını silkti. Jisoo haftalardır evlerine geliyor, ara sıra yanında Jungkook'u da getiriyordu. Jungkook genellikle yanında Yugyeom'u da getirirdi ama bu sefer yalnızdı. Yanında Jisoo bile yoktu, kendi kendine gelmişti.

Taehyung babasının ölümünü ilk öğrendiği güne göre oldukça iyiydi. Yemek yiyebiliyor, konuşabiliyor, ve hatta-nadiren de olsa-gülebiliyordu. Son zamanlarda Taehee, iyi bir alfayla mühürlenmesi için baskı yapmaya başlamıştı; sürekli sürünün alfasız kaldığından bahsedip duruyordu.

Taehyung, bu zor süreçte hep yanında olan Bogum'la barışmıştı. Normalde kendisine söylenilen o kötü sözleri asla affetmezdi ama hayatının bu kısmında bir de Bogum'la uğraşmak istememişti. Hemen affetmişti çünkü peşinde gezip özürler dilemeye devam edeceğini biliyordu.

Buna karşılık onu asıl şaşırtan şey Jungkook'tu. Evde kimse yokken Taehyung'un yanına gelmiş, bir şey konuşmak istediğini söylemişti. Ama dakikalardır dalgın dalgın televizyona bakmak dışında hiçbir şey yapmıyordu.

"Alfa? Bir şey konuşacağını söylemiştin?"

Alfanın bakışları hemen ona döndü. "Ben? Ha evet. Diyecektim ki, bak," Alfa yalancı bir öksürükle boğazını temizledi ve koltukta iyice omegaya doğru döndü. "Birbirimizden pek hoşlanmıyoruz belki, ya da sürekli atışıp duruyoruz. Yine de biliyorsun ki sen benim düşmanım değilsin. Babanı düşünmek yerine sürünün devamlılığını düşünmeye çalıştığını biliyorum. Ama içindeki o asi omeganın babasını öldüren kişiyi bulmak istediğinin de farkındayım. İyi anlaşamasak da seni üzgün görmek beni de üzüyor. İstersen beni sevmemeye devam et- çünkü ben öyle yapacağım, ama katili bulmana yardımcı olmama izin ver."

Taehyung kırpıştırıp durduğu göz kapakları arasından ona bakmaya devam etti. Ne diyeceğini bilemiyordu.

Jungkook neden ona yardım etmeye çalışıyordu? Babasının katilini bulunca ne yapacaktı? Peki ya Bogum? Onu seviyor muydu? Ya Jungkook? Neden rüyalarına giriyordu?

Kafasında bunun gibi binlerce soru vardı ama o an cevaplaması gereken yalnızca bir soru olduğunun farkındaydı: Jungkook'la kısa süreli bir antlaşma yapıp babamın katilini bulmak istiyor muyum?

"İstiyorum."

Alfa anlamayarak kaşlarını çattığında yanlış kişiye -iç sesine- cevap verdiğini farketti ve cümlesini düzeltti. "İzin veriyorum. Katili bulmama yardım et."

"Taehee ve Jennie nerede?"

Alfanın sorusuna gülerek karşılık verdi. "Yardım edeceksin diye nazik davranmana gerek yok alfa. Ve sorunun cevabı; Jennie evde duramadığını söyleyince annemle birlikte teyzemlere gittiler bu sabah. Annem beni Bogum'la kalacağım sanıp yalnız bıraktı. Biraz tek başıma kalıp kafa dinlemek istediğimi söylesem hayatta gitmezdi."

"Naziklikten değil merakımdan sordum. Ayrıca yalan söylemek çok kötü bir şeydir güzel omega, yapmamalısın."

Taehyung gözlerini devirirken "Sevgilin varken başka birine güzel omega demek de çok yanlış ama sen yapıyorsun." demek istese de kendini tuttu. Bunun yerine "Gitmeyecek misin sen artık?" diye söylenmekle yetindi.

"Bir alfayı evden kovmak mı? Sen cidden güzel bir cezayı hak ediyorsun."

Alfanın şakayla karışık söylediği şeyler aklının çok başka yerlere gitmesine neden olurken gözlerini sıkı sıkı kapatıp başını iki yana salladı. Ne ara bu kadar kirli bir zihne sahip olmuştu?!

Kendine gelince alfanın dalga geçeceğini bile bile "Çizgi film izleyeceğim." dedi umursamazca. Gerçekten çizgi film izlemek istiyordu ve alfanın yanında durup onunla çizgi film izlemek istemeyeceğini biliyordu.

"Bir battaniyeyle birlikte yanımda durursan olur."

Kaşları şaşkınlıkla havalanırken dümdüz bir suratla kendisine bakan Jungkook'un söylediklerine anlam vermeye çalıştı.

"Benimle çizgi film mi izleyeceksin?"

Jungkook omuz silkti. "Evet. Ve örtünmeyi severim. Şimdi... Battaniye?"

Jungkook'un bakışları Taehyung'un şaşkın yüzü ve minik elleri arasında bir süre gidip geldi. Ardından Taehyung kendine gelip yerinden kalktı ve salondan çıkıp hızlı adımlarla kendi odasından bir battaniye aldı. Aşağıya geri döndüğünde doğruca üçlü koltuğa boylu boyunca uzanmış alfanın yanına gitti, fakat nereye oturacağını bilmiyordu.

Ağzını açtığı sırada Jungkook koltuğa uzandı ve bacaklarını iki yana açıp beklemeye başladı. Ne yani, Taehyung onun bacaklarının arasına mı oturacaktı?

"Gelsene hadi. Akşama kadar seni mi bekleyeceğim?"

Şaşkınlığını üzerinden atamadan alfanın ikiye ayırdığı bacakları arasına yerleşti ve başını sert göğüse yasladı. Battaniyeyi de üzerlerine örttükten sonra televizyondan rastgele bir çizgi film kanalı açtı.

"Saçlarını okşasam, bu senin için sıkıntı olur mu?"

Omeganın gözleri kocaman açıldı, nefesleri çok az da olsa hızlandı. Yanaklarının kızardığını hissederken alfanın şu an yüzünü göremediği için Tanrı'ya şükretti.

Saniyeler sonra alfanın sorusuna cevap vermediğini fark ettiğinde olabildiğince sesli bir şekilde yutkundu, ardından "Hm hm." diye bir onaylama mırıltısı çıkardı.

Alfanın uzun ve sıcak parmaklarını saç diplerinde hissettiğinde nefes alış verişleri yavaşladı. Kendini saçlarını okşayan ele değil, televizyonda oynayan çizgi filme vermeye çalıştığında alfanın gözlerinin mayışmışlıkla kapandığının farkında bile değildi.

Gülümseyerek yerde yuvarlanan eşini izlemeye devam etti. Tam tepede duran Güneş yüzünü kapatıyor olsa da varlığını hissetmesine engel olamıyordu.

Omega, eşinin tam önünde sırt üstü bir şekilde durdu. Mavi gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Yüzünün geri kalanı görünmüyordu ama alfa bunu dert etmiyordu. Sadece, ara sıra rüyasına giren bu güzelliğin tadını çıkarmak istiyordu. Suratı o kadar da önemli değildi. Önemli olan onun kokusu, varlığının verdiği huzurdu.

Alfa yan döndü ve yere uzandı. Dirseğini çimlere, başını da eline yaslayıp boştaki eliyle omegasının saçlarını okşamaya başladı. Omeganın mavi gözleri ağır ağır kapandığında Güneş yüzünden parlayan suratında görünebilen hiçbir şey kalmadı.

Alfa "Gözlerini de ayırma benden, Güneşim." diye mırıldansa da eşinin onu duyamayacağının farkındaydı. Hiçbir zaman duymuyordu. Ve hiçbir zaman konuşmuyordu. Alfa onun yalnızca mırıldanmalarını duyabiliyordu.

Eşinin dudaklarına kapanınca omega ellerini onun ensesine attı ve bedenini kendisine yapıştırdı. Alfa onun amacını anlar anlamaz hareketlendi. Yerinden doğrulup omeganın üzerine çıktı ve aralık bacakları arasına girip onu daha sert öpmeye başladı. Bebeği her zaman doyumsuzdu.

Geri çekilip omeganın pürüzsüz yanaklarını okşamaya başlayınca maviler yeniden görüş alanına girdi, ensesindeki ellerin yerini bir çift kol aldı ve iki etli bacak beline sarıldı.

Alfanın bu rüyaları gördüğü an sayısı oldukça azdı fakat eşinin sesini yalnızca bir kere duyduğuna emindi. O da onu ilk gördüğü rüyaydı. O rüyadan beri hiçbir şey olmamıştı fakat bu sefer farklı bir şeyler olmuştu.

Alfanın kalbini titretecek bir yoğunlukla bakan omega yutkundu, ardından "Alfa..." diye bir fısıltı çıktı dudakları arasından.

𝑺𝒖𝒏𝒇𝒍𝒐𝒘𝒆𝒓𝒔&𝑲𝒊𝒔𝒔𝒆𝒔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin