Bölüm 9; Tatlı Mı? Cüretkâr Mı?

720 116 125
                                    

Sadece bir gün sonra ben geldim. Baktım yorum sınırını geçmişsiniz bende hemen yazmaya koyuldum ehehe. Siz böyle sınırı geçin ben her gün yazmaya razıyım kiiii!

Oy sınırı da az kaldı geçecek sadece biraz daha büyümesi lazım o yüzden aynı sınırda bırakarak ilerlemeye devam edelim. +50 oy sınırı ve +100 yorum sınırı.

İyi okumalarrr...
🗡

Bir sürü davam vardı bir sürü suçlu ama ilk defa bir dava için bu kadar uğraştığımı hatırlıyor, herhangi bir sonuca ulaşamadığım için binlerce kez kendimi suçluyordum. Bu seri cinayet davasının başladığı ilk günü hatırlıyordum. Cinayetin sonunda elime bir kanıt sayılabilecek hiçbir şey geçmemiş hiçbir şüpheli olmamıştı. Şimdi ise birden fazla şüphelinin içinde hangisinin seri katil olma olasılığı beynimi işgal ediyor, herhangi bir çözüme ulaşamayınca da sistemini devre dışı bırakıp yeni konulara geçmeme yardımcı oluyordu. Tıpkı şu anda olduğu gibi...

"Hey saat kaç?" dediğinde gözlerimi camdan ayırıp asker yeşili rengindeki gömleğinin kollarını dirseklerine kadar sıyırmış, kaslı kollarındaki damarlar belli olacak şekilde direksiyonu tutan Jungkook'a baktım. Altında ise koyu mavi, kaslı bacaklarına yapışan kot pantolon vardı. Koyu kahverengi saçlarını ortadan ikiye ayırarak şekil vermişti. İri gözleri yola odaklıydı, ince dudaklarında ise minik bir gülümseme yer edinirken bana sorduğu soru aklıma geldi ve telefonumu cebimden çıkarıp ona hızlıca saati söyledim.

"Saat 09:18." dediğimde kısaca kafasını sallayıp yola odaklanmaya devam etmişti. Bende dün olayların bu kadar hızlı gelişmesine şaşırıp tekrar camdan dışarıya bakıp yola dikkatimi verirken yavaş yavaş düşüncelere dalmıştım.

Dün akşam Yoon Hee amirim mesaisi bittiği için bize evinden haber vermiş olduğu gerçeği ile yüzleştiğimizde onu arayıp sinirlendirmek istememiş ve yarın sabah yola çıkacağımızı kararlaştırıp yanımıza ona göre birkaç parça eşya almıştık. Sabah ise ikimizde merkezde buluşmuş çantalarımızı arabada bırakarak Yoon Hee amirden izin alıp yola çıkmıştık.

Düşüncelerimizin aksine kızmamıştı ve hemen yola çıkmamızı istemişti. Çünkü bu davayı bizim kadar o da çok önemsiyordu.

Şimdi ise arada sadece bir saate yakın bir zaman geçmişti. Büyük bir ihtimalle 2 saat sonra Gwangju'da olma ihtimalimiz yüksekti ve fazla trafik yoktu. Bu yolculuğun en güzel yanıyken elim radyoya gitti.

Gece gördüğüm bitmek bilmeyen kabuslar yüzünden uyuyamadığım için Jungkook'a sürmesini rica etmiştim. O da ricamı kabul edip arabayı sürmüştü. Ona gerçekten çok minnettardım.

Susadığımı hissederken arabanın kenarından bulunan su şişesinin kapağını açıp birkaç yudum alacağım sırada Jungkook'un aniden vites değiştirip sola dönmesiyle üstüme dökülen suya baktım ve şaşkınlıkla söylendim.

"Tanrı aşkına dikkatli sürsene, hep üstüme döküldü." dediğimde Jungkook bana kısa bir bakış attıktan sonra önüne söndü ve gülerek söylendi.

"Bir şey olmaz camı aç, hava zaten sıcak ve alt tarafı üstüne su döktün. İki dakikada kurur leke bırakmaz merak etme." dediğinde sinirle oflarken gözlerimi devirdim. Asla bana bulaşmaktan vazgeçmeyecekti.

"Sorun var demedim zaten. Dikkatli sür dedim." dediğimde Jungkook öndeki arabayı gösterirken alayla söylendi.

"Bana değil öndeki arabaya söyle o zaman. Yavaş sürdüğü için önüne geçmeye çalışıyorum ama bana izin vermeyip önüme geçiyor orospu çocuğu." dediğinde şaşkınlıkla ona bakarken anlamsızca söylendim.

Crime Scene - KookMin Where stories live. Discover now