Bölüm 18; Pişmanlık

616 113 142
                                    

Bir haftayı geçmişti bölüm atmayalı ama meşguldüm ve pek zamanım olmadı. Beklediğiniz için çok teşekkür ederim.

Bundan sonra her gün yeni bölüm atabileceğimi düşünmüyorum. Çünkü fazla boş vaktim olmamaya başladı ama yine de bir gün yazıp diğer gün dinlenip daha sonra tekrar bölüm yazmayı planlıyorum. Yani haftada en fazla 3 bölüm gelebilir.

Yine de merak etmeyin her ne kadar geçen hafta hasta olup kardeşimle ilgilenmem gerekse de tam 3 yeni bölüm yazdım. Onları her gün atacağım ve ondan sonra ara vererek yazmaya başlayacağım.

Umarım anlaşılmıştır ne demek istediğim ve umarım beni anlayışla karşılarsınız.

+55 oy ve +150 yorum sınırı. Veeeee 4K okunma, 1K oy için çok teşekkür ederimmm sizi seviyorum. Umarım ficim daha çok büyür ve severek okuduğunuz bir fic olur.
🗡

Jungkook'a şaşkınlıkla bakmaya devam ederken o da gülümseyen surat ifadesiyle beni izlemeye karar vermiş gibi suratıma yüzündeki saçma gülümsemeyle bana bakmaya devam ederken tek kaşımı kaldırarak şaşkınlıkla sorumu sormuştum.

"Neden seninle aynı yerde kalıyormuşum ben?" diye sorduğumda Jungkook ellerini göğsünün altında bağlayıp başını yana eğdikten sonra yüzündeki gülümsemeyi genişletirken bana cevap vermişti.

"Çünkü canım öyle istiyor." dediğinde gözlerimi devirerek isteklerini sorguladığımda bitmeyen istekleri beni gerginleştirirken ona bu kadar yakın olmanın bana zarar vereceğinin bilincindeydim.

'Ama ben istemiyorum.' diyeceğim anda neden diye savunmaya geçip beni tekrar sorguya çekip ağzımdan laf almaya çalışacağının bilincinde oluğum için sessiz kalmayı tercih ederek başka bir konu açtım.

"Bu evi nasıl buldun?" dediğimde Jungkook aklımdan geçen sözlerden birini sormadığım için biraz şaşkınlığa uğrasa da bu sorum onun daha çok şaşırmasına ve birkaç saniye susup yüzündeki gülümseme silinirken düz bir ifadeyle cevap vermesine neden olmuştu.

"Bu iki dairede bana ait." dediğinde bir kez daha şaşkınlıkla ona baktığımda yanlış bir şey mi dedim diye düşünmüştüm bir yandan da çünkü aniden ruh halinin değişmesi bana garip gelmişti.

"İtiraf et, zengin bir ailenin tek çocuğusun ve ailen sana bu iki daireyi verip kendi başının çaresine bakman için seni yalnız bıraktı?" dediğimde bu sözlerim onu güldürürken istemsizce bende gülmeye başladım.

Gülmesi durduğunda başını iki yana sallayıp eğdiği başını kaldırırken tam gözlerimin içine bakmıştı. Bu ani hareketi ve bakışlarındaki hüzünlü parıltılar gülmemi kesmemi beynime gönderdi. Aniden gülmem durduğunda yüzünde buruk bir gülümseme belirirken konuşmaya başladı.

"Benim annem ve babam ben küçükken ayrıldılar ve ben tek çocuk değilim. Annem babamdan sonra zengin bir adamla evlendi ve bende onların yanında büyüdüm. Babam tek başına küçük bir evde yaşıyor. Annem beni yanına alırken, babamda kız kardeşimi yanına aldı." dediğinde aramızda bir sessizlik oldu.

Bu sözlerine nasıl cevap vereceğimi bilemiyor, teselli etmenin geç olduğunu fısıldıyordu bir yanım. İki senedir onun kişisel bilgileri hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadan yaşamıştım.

Onu her ne kadar arkadaş olarak gördüğümü söylesem bile aramızda ince bir çizgi vardı ve biz o çizgiyi özel hayatlarımıza doğru hiç aşmamıştık şu an dışında. Çünkü Jungkook'un ilk defa bana bu kadar özelini anlattığına şahit olurken sözünü keserek konuşmak istemedim. Birkaç saniyenin sonunda ise sözlerini kendince toparladıktan sonra keskin ama hüzünlü bir nefes vererek konuşmaya devam etti.

Crime Scene - KookMin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin