(18) Gönül Suçu.

431K 22.1K 36.3K
                                    

Bölüm için şarkı: Eylem Aktaş, Yüreğimden Tut.



"Kaç özür kırılan bir kalbi telafi ederdi? Bunun gerçekten bir telafisi var mıydı veya olabilir miydi?"

Karun.

Bu gece hayatımın merkezine bir yıldırım gibi düşmüştü, sabah olmuyordu. Saka uyanmadıkça da güneş doğmayacak gibiydi. Pişmanlığım öyle bir ıstıraba dönüşmüştü ki ne nefes aldırıyordu ne de rahat bırakıyordu. Beni affedip affetmemesi zerre kadar umurumda değildi. Tek istediğim onun iyi olması ve uyanmasıydı. Saat sabahın beşiydi ancak hâlâ gözlerini açmamıştı. Hiç uyanmayacak gibi hissettiriyordu. Doktorun odasında rahatsızca bekliyor ve son gelişmeleri ondan duymak istiyordum.

Kadın masasındaki dağınıklığı toplamaya devam ettikçe Duha ve ben sinirden göz göze geliyorduk. Başımı çevirdikçe Duha'nın suratını görmek ise beni daha çok kızdırıyordu. Kadem buradan ayrılmadıkça o da gitmeyecek gibi görünüyordu.

Doktorun masasının önünde karşılıklı otururken ara ara gözleriyle kadını işaret edip onu uyarmamı bekliyordu. Kadının oyalanması ondan daha çok beni kızdırıyordu ama karımın hayatını kurtaran birine kızacak değildim. Kim bilir her gün bizim gibi kaç tane sorunlu hasta yakınıyla uğraşıyordu, bir de ben ona sorun çıkarmayacağım. Zaten daha önce bana Saka'nın nasıl olduğunu söylemişti. Şu an için korkulacak bir şey yoktu. Aradan geçen birkaç saatte nasıl olduğunu öğrenmek için buraya gelmiştim. O iyiydi.

Genelde sabırsız bir mizacı olan bendim ama daha fazla dayanamayan Duha, "Doktor Hanım siz bırakın bizim çocuklar toplar masanızı," diyerek ona yakışmayan bir sahtelikte gülümsedi. "Siz artık bizim kuştan haber verin."

"Nereden senin kuş oluyormuş lan it!" dediğimde baygınlık geçirirmiş gibi masadaki dosyalardan birini aldı. Daha sonra dosyayı öne ve arkaya doğru sallayarak kendini serinletmeye başladı. "Bir lafımı da yanlış anlama piç kurusu!" dedikten sonra dosyayı biraz aşağıya kaydırıp boynunu yelpazeledi. Şu anda şekeri fırlamış teyzelerden bir farkı yoktu.

Gözlerim boş bir şekilde onun elindeki dosyaların hareketlerini takip ederken, "Ne halt ediyorsun?" diye sordum kuru bir sesle.

Salladığı dosyaya klima muamelesi yaparken sırıttı. "Püfür püfür esiyor mübarek." Gözlerini kapatıp dosyayı yüzüne yaklaştırdı ve cılız rüzgârı tekrar yüzüne yönlendirdi. "Oh çok iyi," diyerek gevşediğini gösteren bir ses çıkardı.

"Tunus?"

"Hımm," gibisinden gözleri kapalı garip bir ses daha çıkardı.

"Ben karımla ilgili son gelişmeleri öğrenirken git gusül abdesti al," dedim öylesine bir şeyden bahseder gibi. "Çıkardığın seslere bakılırsa yeteri kadar ereksiyon oldun."

Son duyduklarıyla, "Siktir lan!" diyerek gözlerini hemen açtı. Başını çevirip masasında ona dik dik bakan kadın doktoru görünce esmer yüzü kızardı. "Öyle bir şey yok!" dedi hızlıca. Doktoru yeteri kadar ikna edemediğini düşündüğü için çatık kaşlarla bana bakıp, "Olmadığını söylesene piç!" dedi.

Onun adına utanmış gibi yapıp mahcup bir ifadeyle doktora baktım. "Umarım bu aramızda kalır," dedim. "Nesnelere karşı ereksiyon göstermesi takdir edersiniz ki hoş karşılanmaz," dedikten sonra kadının masasına doğru eğilip, "Ofisimdeki yazıcıyla nasıl bir ilişki içinde olduğunu tahmin bile edemezsiniz," dedim. Ciddi bir yüzle kadına bakarken başımı yavaşça öne doğru salladım. "Yenisini almayı düşünüyorum."

Kadının şaşkın yüzü bembeyaz olurken yutkunarak Duha'ya baktı. Birkaç saniye ona baktıktan sonra başını çevirip köşedeki yazıcıya baktı. Daha sonra tekrar Duha'ya bakınca Duha'da yazıcıya baktı. Kadının bakışlarından ne düşündüğünü anladığı için boğazından başlayan bir kızarıklık yüzüne kadar yayıldı. Bu durumdan nasıl kurtulacağını bilmediği için elini kaldırdı ve yüzünün yakınına doğru tuttu. Bu el hareketi doktor onu görmesin ve duymasın diyeydi. Bu şekilde kendini gizlemeye çalışmıştı. Bana doğru eğildi ve dişlerinin arasından, "Şu kadına yazıcını becermediğimi söyler misin?" dedi kısık bir sesle. "Lan oğlum inanmış gibi bakıyor, utandım!"

SAKA VE SANRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin