(39) Ellerimle Gömdüm Seni

304K 20.1K 26K
                                    

Uçaktan indiğimde üzerimde bir yıldan sonra Türkiye'ye dönmenin hüznü vardı. En az Adana kadar İstanbul'da benden çok şey almıştı. Bir yıl önce bir kuş misali kanatlanıp uçmuştum çok uzaklara. Herkes beni öldü bilirken yabancı topraklarda izimi kaybettirmiştim. Şimdi ise bana mezar olan bu şehre geri dönmüştüm. Bu şehir benden çok şey almıştı hem de çok fazla şey. Geri dönmemin tek sebebi Duha değildi. Başladığım işi bitirmek için zaten dönecektim ama planladığımdan daha erken dönmek zorunda kalmıştım.

Kadem bana bakınca hep olduğu gibi yüzüme en gerçekçi gülümsememi kondurdum. Bir yıl boyunca sahte gülüşlerde ustalaştığım için artık ben bile kendime inanmaya başlamıştım. İnsanlar en güzel acı çekerken gülüyormuş, artık bunu anlamıştım. Kadem'in yüzü gülsün diye oynadığım mutluluk oyununa alışmıştım. Bavullarımızı çekerek havaalanında yürürken içimdeki sıkıntıyı bastırmaya çalışıyordum.

Duha ve Elay sık sık bize burada olanları anlattığı için bir yıldır arkamda bıraktığım kişilerin neler yaptığını biliyorum. Ölümümden sonra babamın büyükbabamla Adana'ya döndüğünü biliyorum. Büyükbabamı huzurevine kapatır diye çok korkmuştum ama korktuğum gibi olmamıştı. Babam onu huzurevine kapatmak yerine yanına almıştı. Belki de öldü sandığı kızının emanetine sahip çıkarak vicdanını rahatlatmaya çalışmıştı.

Umurumda olan tek kişi büyükbabamdı, gerisi zerre kadar umurumda değil. Gazel'in neler yaptığını merak edip sormamıştım bile. En az babam kadar benim için ölüydü. Karun'un ise Marasliyan'ları bitirdiğini ve Azap Tarikatını ortadan kaldırdığını biliyorum. Neden bir anda onlara saldırmaya karar verdi, bilmiyorum ama kırk yılın başında acımasızlığı bir işe yaramıştı.

Yokluğumda her gece mezarımda kaldığını da biliyorum. Sadece yazları değil, kışın soğuğunda bile mezarımın başında sabahladığını bana söylemişlerdi. Bir yılın her gecesini o mezarın başında geçirmişti. Karun üzerinde ceketi ve yeleği olmasına rağmen hep üşürdü. Evdeki kaloriferler veya şömine bile onu ısıtamazdı. Yokluğumda bir yıl boyunca o soğukta geceyi dışarıda, mezarımın başında geçirmesi şaşılacak şeydi. Çok üşümüş olmalı. Oysaki o soğuğa dayanamazdı...

Kalbim o kadar taşlaşmıştı ki Karun'a çektirdiğim acı bile benim için yeterli değildi. Hiçbir zamanda yeterli olmayacaktı. Ona dediğim gibi Saka'nın da kalbi artık üşüyordu. Kalbimi buza çevirmişken ona karşı içimde zerre kadar merhamet kalmamıştı. Karun ona atan sıcak bir kalbi buza hatta taşa çevirmişti.

Havaalanından çıktığımızda bizi bekleyen konvoyu görünce gülümsedim. Duha bizi alması için çok fazla adam göndermişti. Kadem anavatanına dönmenin mutluluğuyla, "Uraz!" diyerek arabanın yanında bizi bekleyen çocuğa doğru yürüdü. "N'aber lan."

Uraz otuz iki diş gülümseyerek, "İyidir abi," deyince erkeklere has bir şekilde tokalaşıp sarıldılar. Onlara bakınca Furkan'a olan özlemim kabardı. Onu tekrar görmeyi ne çok istiyorum.

Kadem dostlarıyla sarıldıktan kısa süre sonra yola çıktık. Uraz'ın sürdüğü arabada giderken Kadem ile ikisi kendi aralarında konuşuyordu. Bense başımı cama yaslayıp durgun gözlerle kayıp giden yolu izliyordum. Bir süre sonra, "Çağıl nasıl?" dedim dayanamayarak. "İyi mi?" Çağıl burada sevdiğim insanlardan biriydi.

Uraz arabayı kullanırken başını salladı. "İyi olmalı."

Tedirgince yerimde kıpırdandım. "Ne demek iyi olmalı? Burada değil mi?"

"Tarikatı bitirmek için abisine yardım ettikten sonra tekrar dağlara döndü," dediğinde beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Neredeyse on aydır onu görmedik çünkü hiç izin yapmadı." Aynada göz göze geldiğimizde bakışlarında tereddüt vardı. "Karun Bey'in hali hal değil. Abisini o halde görmemek için izin kullanmıyor."

SAKA VE SANRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin