🌠4🌠

1K 95 181
                                    

Uyandığımda yerde boylu boyunca uyanmıştım. Boynum tutulmuştu.

Burada, bu karton parçasının üstünde uyumuştum. Ancak ne yapabilirdim, başka şansım yoktu. Bu geceyi sağ atlatmam zaten büyük bir şanstı.

Ben ne yapacaktım burada? Hadi bu geceyi de bir şekilde atlattım, ya sonraki gece? O zaman ne yapacaktım? Burada ölüp gideceğim kesinlikle! Tanrı beni ne ile sınıyor...

Ağrıyan boynumu tutarak başımı önce sağa, sonra sola doğru yatırdım. Ayağa kalkıp yürümeye başladım. Nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum.

"Hey!"

Arkamı döndüm. O prenslerden birinin sesiydi. Yanında başka bir prens de vardı.

"Sen o kızsın." Dedi gülerek.

Zaten boynum ağrıyor ve karnım açtı. Üstelik kalacak yerim de yoktu. Bu kadar derdimin arasında kimsenin dalgasını çekemem!

Ona ters bir bakış attım.

"Gerçekten o. Bu bakışından anladım." Dedi diğerine göre daha küçük duran prens.

Büyük duran konuştu.
"Kardeşimin kusuruna bakma. Sizi bu şekilde rahatsız etmek istemezdik. Bu arada, ben Veliaht Prens Bangchan. Bu da küçük kardeşim 8. Prens Jeongin."

"Memnun oldum... Bende Kang Da-Som." Dedim ve önlerinde eğildim.

Yani ben şimdi Veliaht Prens ile mi konuşmuştum? Vay, Da-Som! Demek seviye atladın! Harika.

"Chan? Neler oluyor?" Biri daha gelmişti. Onu görünce iç çektim.

Hyunjin.

"Burada Kang Da-Som'a rastladık. Hem ona bir selam vermek hem de resmen tanışmak istedik." Dedi Bangchan.

"Ha? Ördek ile mi?" Dedi Hyunjin.

Ördek mi? Tanrım...

"Günaydın lama. Bakıyorum sabah sabah formundasın."

"Her zaman," dedi egoist bir tavırla.

Jeongin'in kahkahasıyla üçümüz de ona döndük.

"Ağabey, bu senin lakabın mı? Lama! Çok uyumlu." Kahkahalarının arasından ne dediği zar zor anlaşılıyordu.

"Sus Jeongin sus." Hyunjin bozulsa da bunu belli etmedi.

Ama Jeongin'in kahkahaları hepimizi keyiflendirmişti. Ben ve Bangchan da gülmeye başladık.

Ben sırf Hyunjin sinirlensin diye onun gözünün içine baka baka kahkaha atıyordum. Ancak o tuhaf bir hareket yaptı.

Bir elini kalbine götürüp diğer elini yumruk yaparak baş parmağını bana uzattı,

"Bana ne yapıyorsun? Kalbim hızlandı. Dün de aynısı olmuştu. Büyü yapıyorsun değil mi? Ha, biliyordum. Büyücüsün sen! Ne yapacaksın? Öldürecek misin beni?"

Bir prens olabilirdi ama o aynı zamanda gerçekten aptaldı.

"Evet büyücüyüm biliyor musun? Seni öldürsem fena olmaz aslında."

Elini ağzına götürdü ve yalandan olduğu çok belli olan bir hayret ifadesiye bana baktı.
"Demek prensi öldürmek istemek ha? Zindana attıracağım seni. Hem prense hakaret ettiğin için, hem de öldürmek istediğini kendi ağzınla söylediğin için."

"Lütfen attır. Zindana gitmek istiyorum." Dedim.

"Şimdi dalga geçiyorsun ama zindana atılınca dalga geçemeyeceksin."

𝑂ℎ 𝑀𝑦 𝑃𝑟𝑖𝑛𝑐𝑒!/ʜᴡᴀɴɢ ʜʏᴜɴᴊɪɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin