🌠17🌠

730 63 90
                                    

Hwang Hyunjin'den;

Nefret ediyordum. Prens olmaktan, kraldan, kraliçeden, asıl katilden ve bu saraydan.

Da-Som'u görmem kral tarafından yasaklanmıştı. Ancak birazdan gizlice gidecektim.

Kardeşlerim ile aramızdaki kavgayı halletmiştik. Changbin ağabey hala biraz kızgındı ama o da sadece bir suçlu aradığını, Da-Som'un yapmış olabileceğine onun da ihtimal vermediğini söyledi.

Bangchan ve Minho Ağabey hala uğraşıyordu ama hiçbir gelişme yoktu. Seungmin ve Felix şu sıralar sürekli bir yerlere gidiyorlardı. Jeongin de hiç ortalıklarda yoktu. Jisung ve ben de sürekli kral ve tüm saray çalışanları ile konuşuyorduk.

Ama Ae-Cha evine kilitlenmişti. Babasının siniri tüm bu olanları öğrenince başlamadı aslında, Da-Som ile çok yakın arkadaş olduğunu öğrenince başladı. Ae-Cha'nın evden kaçış planları sayısız kez başarısız olmuştu. Bir türlü Da-Som ile görüşemediler.

Da-Som için yapmayacağım hiçbir şey yoktu. Ne olursa olsun her şeyi yapardım.

Onu çok özlemiştim. Zindana vardım ve Da-Som'un yakın arkadaşları olan muhafızlar ile karşılaştım.

Bu muhafızları birkaç kez Da-Som'a iyi davranırken görmüştüm. Da-Som gerçekten çok ilginç bir kız. Kaba, cüretkar, saygısız ve çok konuşmasına rağmen insanların üzerinde hayranlık duygusu bırakıyordu. Herkes onun yanında ve onun için çabalıyor. İşte benim sevdiğim kadın.

Muhafızlar beni görür görmez saygıyla eğildiler.

"Da-Som'u göreceğim." Dedim.

"Üzgünüm ama kralımız..."

"Size Da-Som'u göreceğim dedim."

"Buna izin veremeyiz prensim. Bizi bağışlayın."

"Hayır bağışlamıyorum. Bu haksızlık. Siz onu hep görebiliyorsunuz ama ben dört gündür bir kez bile göremedim."

Evet, konu Da-Som olunca çocuklaşabiliyordum.

"Ne yapıyorsun? Onlar sadece işini yapıyor." Da-Som'un sesini duyduğumda bana bir sevinç yüklenmesi geldi. Az önce ruh gibiyken şimdi koca bir ülkeyi fethedebilirdim.

"Bırakın da gireyim. Kimsenin haberi olmaz." Dedim.

"Da-Som'un hayranlarından bıktım." Diye mırıldandı biri. Normalde olsa canını okurdum ama şu an tek düşündüğüm sevdiğim kadını görmekti.

Kapı açıldı ve hızla içeri girdim. Da-Som'a baktım. Yüzlerimiz çok yakındı. Kalbim hızla atarken yüzünü inceledim.

Yüzünde çok fazla yara izi vardı. Güzel gözlerini gözlerime dikmişti. Onu o anda öpmek istedim ama yanımızda bu muhafızlar varken olmaz.

Sanırım muhafızlar fark etmiş olmalılardı ki ikisi de yüzlerini başka bir tarafa çevirip bize rahat olun dediler.

Ellerimi yanaklarına koyarak bana doğru eğilmesini sağladım. Daha sonra, önce kaşının üzerindeki yarayı, daha sonra alnındaki ve burnundaki yaraları öptüm. Gözüm dudağındaki yaraya ilişti. Aniden dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bu sırada dudaklarımızın arasında hissettiğim ıslaklık geri çekilmeme neden olmuştu.

Ağlıyordu.

"Neden ağlıyorsun?" Dedim şefkatli bir ses tonuyla.

"Korkuyorum." Dedi mırıldanarak. Göz yaşları hala yanaklarından süzülürken bakışları yerdeydi.

Bende. Bende korkuyorum sevgilim...

Çenesinden hafifçe tutup bana bakmasını sağladım. Gözlerindeki korku ölüm korkusuydu. Ölmekten korkuyordu.

𝑂ℎ 𝑀𝑦 𝑃𝑟𝑖𝑛𝑐𝑒!/ʜᴡᴀɴɢ ʜʏᴜɴᴊɪɴWhere stories live. Discover now