🌠16🌠

717 63 42
                                    

Kang Da-Som'dan;

Ayağa kalkıp Yul-Mu'nun benim için bıraktığı tastan su içtim. Artık dayanamıyordum. Bu insanlara, bu işkence ve iftiralara dayanamıyordum.

Her geçen saniye gücüm gibi ümidim de tükeniyordu.

"Kalk!" Duyduğum muhafız sesiyle korkuyla ayağa kalktım. Tanrım, yeniden dayak yiyecektim.

"Konuşsana. Kim sana bu işte yardım etti? Tek başına yapmış olman imkansız. Başka kimler işin içindeydi?"

"Kimse. Ben yapmadım diyorum nereden bileyim ben!?" Dedim bağırarak. Nasıl olsa ölecektim, boyun eğmek istemiyordum.

"Kes sesini." Saçımdan tutarak kuvvetle çekmeye başladı. Çığlık attım. Ellerimle onun ellerini ile saçımı ayırmaya çalışıyordum.

En sonunda daha fazla sinirlenerek beni duvara doğru savurdu. Kafamı duvara sertçe çarparak yere düştüm. Başımda oluşan yoğun ağrı ağlamaya başlamama neden olmuştu. Başımdan aşağı, yüzümden sıcak bir şeyin aktığını hissettim.

Korkuyla elimi başıma götürdüm. Bir ıslaklık vardı. Elime baktığımdaysa kanı gördüm. Başım kanıyordu.

"Tanrım... Başımı şişiriyorsun. Konuş gitsin işte. Bu kadar acı çekmeye gerek yok."

Asla. Asla acı çekmemek için kendimi katil ve hain konumuna düşüremezdim. Burada öldürülene kadar dövülsem de kabul etmeyeceğim. Ben yanlış hiçbir şey yapmadım.

"Size kaç gündür ben yapmadım diyorum! Neden sadece beni sorguluyorsunuz? Saraydaki herkes yapmış olabilir ama sizin gözünüz sadece beni görüyor."

"Şu küçük fahişeye bak sen. Bana işimi öğretemezsin anladın mı?" Elime basarak çiğnemeye başladığında çığlık attım.

Canım çok yanıyordu. O lanet olası tabanı bir kaya kadar sert ayakkabıları elimi parçalayacaktı. Sanki etim parçalara ayrılıyor gibiydi. Bağırmaya devam ettim.

"Şimdilik yeter bu kadar. Akşam yine geliriz." Diğer muhafızın sesi ile ayağını elimden kaldırdı.

Olamaz... şerefsiz resmen etimi parçalamıştı. Derim tümüyle soyulmuş ve kanıyordu. Yara çok büyüktü. Feci bir şekilde acıyordu.

Kendimi yere bıraktım. Gözyaşlarım artık akmıyordu. Ağlayamıyordum. Ben, bunları hak edecek ne yapmıştım? Bu cehennem gibi yaşamı hak edecek ne yapmıştım?

Eğer Tanrı gerçekten varsa, onu asla affetmeyeceğim.

***

Kim Seungmin'den;

"Hey, sen!"

Sonunda. Sonunda onu bulmuştum.

"Evet, majestleri?" Önümde eğildi.

"Size birkaç soru soracağım."

"Tabii."

"Kraliçe ölmeden hemen önce onun odasına siz girmişsiniz. Doğru mu?"

"Evet doğrudur majestleri."

"Sen girmeden önce hiçbir sıkıntı yokmuş. Ama sen çıktıktan yaklaşık beş dakika sonra Da-Som gelmiş ve kraliçeyi o halde bulmuş?" Dedim şüpheyle.

Onu köşeye sıkıştırmıştım. İşte.

"Ben varken de kraliçede bir sorun yoktu prensim. Eğer kraliçeyi benim öldürdüğümü düşünüyorsanız, hayır ben yapmadım. Ama bence o kıza da o kadar güvenmeyin. Onun öldürmüş olma ihtimali herkesten daha yüksek."

𝑂ℎ 𝑀𝑦 𝑃𝑟𝑖𝑛𝑐𝑒!/ʜᴡᴀɴɢ ʜʏᴜɴᴊɪɴWhere stories live. Discover now