1.8

34K 2.1K 295
                                    

Medya : Cihan Koroğlu

Yazar

"Göktuğ Koroğlunun yakınları?" dedi yoğun bakımdan çıkan doktor. Ellerindeki eldiveni çıkarak gülümsedi. Ardından başındaki boneyi de çıkararak kendisine yaklaşan adama baktı. "Babasıyım ben, durumu nedir doktor Hanım?" kucağına Balınla merakla doktora bakan Eray beyin arkası, yüz kişilik ordudan halliceydi. Askerler, aile üyeleri hatta tanımadığı insanlar bile askerin durumunu öğrenmek için doktorun konuşmasını bekliyordu.

"Gözünüz aydın, hastamız gözlerini açtı." sessizlikten kalp atışları duyulan koridoru saniyeler içinde kahkaha ve sevinç nidaları doldurdu. Kimisi bu kez sevinçten ağlarken, kimisi birbirine sarılıp mutluluk paylaşıyordu. Doktor boğazını temizleyerek sözü tekrar devraldı.

"Zorlu bir ameliyat oldu bizim için, kurşun göğsünün üstüne geldiği için göğüs kafesinde parçalanma olmuş. Ne kadar süre burada taburcu edeceğimiz belli değil, belki iyileşene kadar burada durmak zorunda kalır. Kesin bir bilgi veremiyorum şu anlık." Yutkunarak derin bir nefes aldı. Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu ama kendini toplayarak düşen yüzünü düzeltti. Herkeste gözlerini tek tek gezdirerek gelecek tepkilere şimdiden hazırladı kendini.

"Belki aylar belkide yıllar sürecek bir tedavi süreci olduğu için, uzun bir süre görevini yapamayacak beyefendi. Eray bey detaylı konuşmayı benim odamda yapabiliriz. Şimdilik geçmiş olsun." koridordaki sesler tekrar kesildi. Tanıdıkları Göktuğ Koroğlu silahı olmadan yapamazdı. Üniformadan başka bir şey giyinmezdi. Ona nasıl anlatacaklardı durumu?

"Teşekkürler doktor hanım, oğlumu görebilir miyim?" dedi son kez. Gitmek için adım atan kadın tekrar durdu yerinde. "Elbette fakat önlem almadan girmeyin lütfen. Hemşire size gerekli bilgileri verecek." kafasını sallayarak onayladı doktoru. Eşi uyutulduğu için kendisi girecekti odaya öncelik olarak.

"Güzelim, baba içeriye girecek sen gel abinin kollarına." dedi Yiğit kollarını açarak. Fakat Balın mengene gibi yapıştığı Eray beyi bırakmamak için sıkı sıkı tutunmuştu. Kafasını sağa sola sallayarak reddetti Yiğidi. İçerideki adamla tanışmak istiyordu.

Eray bey duruma gülüp Yiğide yandan bir bakış atıp gelen hemşireye döndü. Onlara içeriye girdiklerinde yapmaları ve yapmamaları gerekenleri anlatacaktı. "Eray bey?" dedi soru sorarcasına. Kim olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden etrafına bakınarak kim olduğunu çözmeye çalıştı. "Benim, lütfen acele edelim." dedi Eray bey kendilerine yaklaşan hemşireye. Hemşire yüzümdeki tuhaf ifadeyle onları onaylayarak peşinden gelmelerini istedi.

Beraber hemşire odasına girerek dezenfekte edildiler. Üstlerine geçen bir kaç gün önce Yiğidin yanında giyilmesi için verilen kıyafetleri görünce sinirle homurdandı Balın. Yanaklarını şişirmiş, minik kaşlarını burnuna kadar indirerek hemşireye ters ters bakıyordu. "Babacım, bakma hemşireye öyle. Yoksa seni yiyebilir." dedi kıza gülümseyen hemşireyi işaret ederek.

Omuzlarını silkerek hemşireye dil çıkardı. Başına takılan o şeyi hiç mi hiç sevmiyordu. Kafasını kaşındırıyordu sürekli. Bu yüzden geçen sefer ağladı ağlayacak hale geldiği için Yiğit yırtıp çıkarmıştı kafasından. "Hadi ama güzelim, pamuk şekerini vereceğin kişiyi merak etmiyor musun?" Eray beyin dediklerini duyar duymaz masmavi gözleri kocaman açıldı. Tabiki de merak ediyordu.

Adamın da tıpkı onun gibi masmavi gözleri vardı. Hatta saçları onun gibi neredeyse sarıydı. Bu yüzden onunla yakından tanışmak için can atıyordu. "Tamam o jaman, takabiliysin." dedi aniden değişen kararıyla. Kendine birden bire gülümseyen kızla kaşlarını havaya kaldırdı hemşire. "Yaklaş bakalım, gel yanıma." Balın gitmemek için direnen ayaklarına eliyle çimdik attı. Yavaşça Eray beyin elini bırakıp hemşireye yaklaştı.

BalınWhere stories live. Discover now